14. Bölüm: YÜZÜK

101 20 77
                                    

Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu,
İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük.

Wong gittiğinde cama yaslanıp derin bir nefes aldım. Jeokbong içeri aniden girince hediye paketini hemen sakladım. "Aniden girdim kusura bakma. İlacını içtin mi diye soracaktım." dedi çekine çekine Jeokbong. 

"Şimdi içeceğim. Sorun değil bu arada. Biraz korktum sadece." diyerek gülümsedim. O da bana gülümsediğinde bir anda sarıldım. "Teşekkür ederim yanımda olduğun için." Saçlarını karıştırdım. 

"Babam bile gelmemişken sen gelmiştin komadan çıktığımda." diye mırıldandı. Ondan ayrıldığımda masanın üzerindeki hapı içtim. Hap sayesinde içmeye gerek duymuyordum artık. Bağımlılığım çok ilerlemediğim için şanslıydım. 

Jeokbong odamdan çıktığında yatağıma oturup film izlemeye başladım. Filmdeki başrol adam kıza duygularını itiraf etmişti ve başrol kız onu kullanan adamı seviyordu. Yetmezmiş gibi onu seven adama onu sevmediğini bile diyememiş düşünmeliyim demişti! Neden umut veriyordu ki?! 

Biri bana umut verseydi ve başka birini sevdiğini öğrenseydim üzülürdüm yani. Sonuçta sevmiyorsa demesi gerekiyordu ki yoluma bakabileyim. 

Kız böyle yapmıştı ben ne yapacaktım? Wong kötü ruhtu onun ruhunu çıkartmam gerekiyordu ama onunla konuşuyordum. Birde beni seviyordu. Ne diyecektim? Sevmiyordum. Nasıl diyebilirim kırmadan? Kafamı yastığa koyup düşünmeyi bıraktım. 

Gece üç gibi acıktığım için uyanmıştım. Dolapta yiyebileceğim bir şeyler aradım ama yemek yapmam lazımdı ve bunun için fazla uykuluydum. Geri odama dönüp kendimi yatağa attım. Uyuyacağımda duvardaki karartıyı fark ettim. Lamba duvara doğru düşmüştü büyük ihtimalle. Ayağa kalkıp lambayı düzeltmek için elimi uzattım. 

Elime insan derisi değince tüm uykumu kenara attım. Çığlık atacakken ağzımı kapattı. "Sakın çığlık atma." diye fısıldadı. Wong muydu? Sapık gibi beni mi izliyordu? Elini çekip "Sapık mısın?" diye sordum öfkeyle. 

Wong geriye çekilip "Hayır, mutfakta açlıktan kendini kaybettiğini gördüm. Tam da eve giderken yemek almıştım. Sana da yersin diye getirdim." diyerek elindeki poşeti uzattı. Gerginlikten ayaklarım bile terlemişti! 

"Gerek yok, teşekkür ederim." diye mırıldandım. 

Wong dinlemeyip masamın üzerine yemeği koydu. "Ye hadi." Sandalye çekip oturdum. Onun içinde sandalye koymuştum ama oturmadı. "Otursana tam da boş sandalye var. Tesadüfe bak." Sandalyeye oturduğunda yemeği ortamıza koydum. "Birlikte yiyelim en azından." Ben yerken beni izlemesinden daha iyidir.

Birlikte yemeğimizi yedikten sonra esneyerek yatağıma oturdum. "Yemek için teşekkürler." 

"İyi geceler."

Hemen odamdan çıkıp gitti. Ne olduğunu anlayamamıştım.

Sabah her zamanki gibi avcılar kötü ruh için erkenden gitmişlerdi. Yavaş yavaş alışıyordum bu hallerine. Masamın üzerindeki telefonumu alacakken yanındaki kutuyu da aldım. Wong vermişti yine.

Siyah yüzüğün desenleri bir garipti. Anlam vermesem de alt tarafı yüzüktü. Bu kadar düşünmek gerçekten başımı zonglatıyordu.

İçeriyi kontrol ederek gelen Wong'a "Her gün hediye vermeye devam mı edeceksin?" diye sordum

Oops! Questa immagine non segue le nostre linee guida sui contenuti. Per continuare la pubblicazione, provare a rimuoverlo o caricare un altro.

İçeriyi kontrol ederek gelen Wong'a "Her gün hediye vermeye devam mı edeceksin?" diye sordum.

"Evet."

Daha yeni kendime bu kadar sorgulama, takma diye kızsamda dayanamayıp "Neden bu kadar desenleri farklı? Delirdiğimi sorgulayabilirsin ama şuna baksana eski uygarlıklardaki yazılara benziyor. Ya da desen. Ne bileyim bir garip geliyor." dedim.

"Delirmedin Ari. Sadece sen gördüğün kadarını biliyorsun. Kötü ruhların sadece dövüşebildiğini falan düşünüyorsundur herhalde?" Tek kaşını kaldırıp baktı.

"Adamda öldürüyorsunuz."

"Başka ne biliyorsun?"

"Hırsızlıkta yapıyorsunuz."

"Başka?"

"Yalan söyleyip insanları kandırıyorsunuz."

"Tamam bu kadar yeter. Bu kadar kötü olduğumuzu fark etmemiştim." dedi saçını karıştırırken.

Gülerek "Daha sayabilirim," dedim. Saymaya başlarken "Hayır hayır, anladım. Gerçekten adi insanlarız." diyerek durdurdu.

Ardından ciddileşerek "Ama inan bana bunların yanında çok masum kalacak şeylerde var Ari. Hwang ve Ma Juseol birleşse bile kolaylıkla onları yenebilecek güçler var." dedi.

"Bizim de Mun'umuz var." diyerek yatağıma oturdum.

Wong güldü. "Güçler de bir yere kadar. Her neyse." Bir anda yüzü düşmüştü. Yanına yaklaşıp "Ne oldu?" diye sordum.

"Bir şey yok. Gitmem gerekiyor."

Camdan atlayıp aceleyle gitti. Nedenini merak etmeye başlamıştım.

----------------------------------------

Kısa oldu da ama elimden bu kadar geldii. İyi okumalar★

The Uncanny Counter Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora