20. Bölüm: LOTUS ÇİÇEĞİ

95 15 50
                                    

Aniden odama biri girdi. Korkuyla ayağa kalktım. Ha Jun'u karşımda görünce ellerim titremeye başladı. Bu anı ikinci kere yaşamak istemiyordum. Dayanamazdım. 

Ha Jun kapımı kapattı. Tam bağıracağımda ağzımı kapattı. "Sakın." Diğer eliyle yüzümü kavradı. "Bu kadar kolay kurtulacağını mı düşünmüştün?" Vücudumu süzdü. Elleri bedenimde gezerken kapı bir anda açıldı. Hana "Ari!" diye bağırdı. Birçok kez adımı seslenmişti. Yanıma gelip gözyaşlarımı sildi. "Geçti geçti." diye mırıldandı. "Sadece rüyaydı." 

Kabustan uyandığımda Hana gerçekten de yanımdaydı ve gözyaşlarımı siliyordu. Ayağa kalkıp "İyiyim." diyerek banyoya geçtim. Soğuk suyu açıp uzun bir süre yüzümü yıkayıp sakinleştim. Kısa bir kabustu ama benim için 1 saat gibi geçmişti. 

Banyodan çıktığım da Hana yemeğimi tepsiyle masanın üzerine bırakmıştı. Sadece suyu içip yatağımın üzerine oturdum. Çekildiği için yara olmuş diplerini kanatmamak için yavaşça ve dikkatlice taradım. Kapım ilk önce çalındı ve içeri sadece çiçek konuldu. "Biri senin için göndermiş." diyerek kapımı kapattı Motak. 

Çiçeği masamın üzerine koyup içine konulan notu açtım.

(Tam bu an için bu şarkı uyar diye düşündümm)

Umarım lotus çiçekleri gibi yapabilirsin. -W.

Lotus çiçeklerinin anlamı neydi ki? Umurumda değil. Umurumdaydı. Hala onu önemsiyordum! Sinirle telefonumu açtım. Lotus çiçeklerini araştırmadan yapamayacaktım.

"Geceleri yapraklarını kapatan lotus çiçeği, gün doğumuyla beraber açılmaya başlar ve güneşe merhaba der. Yapraklarının yapısından ötürü tozu ve kiri tutmayan lotus çiçeği, kendini temizleyerek her daim saf ve duru bir görünüm sunar."

Anlamsız gibi görünebilir ama yaşadıklarım ile birlikte her şeye ağlayabilecek duruma gelmiştim ve şuan gözlerim dolmuştu bile. Dediklerime rağmen beni düşünüp moralimi yükseltecek şeyler yapıyordu. Sadece çiçek göndermekle yetinmemiş lotus çiçeğinin her renginden göndermişti. Hepsinin bir anlamı vardı birde.

"Beyaz Lotus Çiçeği: Saflık, masumiyet, saflık ve aydınlanma ile ilişkilendirilir. Aynı zamanda birçok doğu kültüründe ruhaniyetin sembolü olarak görülür.

Pembe Lotus Çiçeği: Sevgi, zarafet, zarafet ve diğer insanlarla uyum içinde olma anlamına gelir. Aynı zamanda Buddha'nın sevgi ve şefkat sembolü olarak da görülür.

Mavi Lotus Çiçeği: Bilgelik, zeka ve ruhsal gelişimle bağlantılıdır. Birçok kültürde ruhun ve zihnin yükselişini sembolize eder.

Kırmızı Lotus Çiçeği: Tutku, sevgi ve bağlılıkla ilişkilidir. Aşkın sembolü olarak kabul edilir ve bazı yerlerde güç ve enerji sembolü olarak da görülmektedir.

Altın Lotus Çiçeği: Zenginlik, bolluk ve refahın sembolüdür. Genellikle maddi başarıyı ve başarıyı temsil eder."

En çok kırmızı koymuştu. Gözlerimden otomatik olarak yaşlar akmaya başladı. Bana gerçekten değer veriyordu. Onu kendi ellerimle kendimden uzaklaştırsam da çiçeklere özenle bakacaktım. Her ne olursa olsun. 

Çiçeğin bakımını araştırıp özenle suladım.

Çiçeği uygun bir yere koyarken Wigen çağırdı. Çiçeği hemen bir yere koyup yunga gittim. Wigen "Kendini ne zaman iyi hissedersen o zaman avcılığa devam et. İstersen bir yıl boyunca avcılığı bırak, sorun değil." diyerek hemen konuya girdi.

"Teşekkür ederim." dedim sadece. Ara versem iyi olacaktı zaten. Bırakmak istiyordum aslında. Devam edecek kadar güçlü değildim, öyle hissetmiyordum. Duygusal olarak, fiziksel olarak çökmüştüm. Kolumu kaldırmak bile istemiyordum. Kendime bakınca bile ağlayacak durumdaydım. 

Wigen saçlarımı okşadı. "Gidebilirsin. Yorma kendini tamam mı?" Kafamı onaylar şekilde sallayıp geri dünyaya döndüm. 

Gece uyumaya korktuğum için kıvranırken camdan beni izleyen Wong'u fark ettim. O camı açarsam geri kapatamazdım ama ona ihtiyacım vardı. Geri kapatamayacağımı bilerek camı açtım. Wong açmama şaşırmıştı. "Nasıl olduğuna bakmaya gelmiştim." 

"İçeri girmeyecek misin?" 

"İstemezsin."

"İhtiyacım var." 

Kenara çekilip içeri girmesi için müsaade ettim. İçeri girdiğinde gözleri masanın üzerindeki dokunulmamış yemeğe kaydı. "Bir şey yemedin mi?" diye sordu. "İstemedim." dedim yatağıma otururken. 

Yanıma oturdu. Sarılacakken vazgeçti. "Uyusan iyi olur. Geç oldu." Ayağa kalktı. Sarılsın istemiştim ama o gidecekti. İşi önemli olmalıydı. Battaniyeyi üzerime çektim. "Gitmek zorundasın sanırım." 

"Yarın da gelirim." diyerek camdan geri çıkıp gitti.

Ve 2 gün boyunca gelmedi. 

--------------------------------------------------------------------

Normalde çiçek sevmeyen biriyim ama lotus çiçeklerini çok seviyorumm

Bu arada kursum artık 6da başlıyor yine gece 10 da bitiyor birde sınav haftası. Bu yüzden bu hafta atabileceğim tek bölüm olabilir haberibiz olsunn kusura bakmayın bu arada 🫶🥹

The Uncanny Counter Место, где живут истории. Откройте их для себя