38. Bölüm: TEKLİF

47 9 21
                                    

Gözlerimi açtığıma Bayan Chu yaralarımı iyileştiriyordu. Wong "Bir anda neden gittin?! Ölecektin. Acı çekmek hoşuna mı gidiyor!?" diye azarlamaya başladı. Bayan Chu iyileştirirken canım daha çok acıyordu. Gözümden yaşlar akmaya başlayınca Wong susup gözyaşlarımı sildi.  

Sonunda bittiğinde Jeokbong "Wong haklı. Sinirlenip hemen gitmemeliydin." dedi. "Bayadır bir yerini kırmıyordun." dediğine gülüp ayağa kalktım. Bayan Chu kıza adını sordu. "Adın ne senin bakalım?"

"Minseo."

"Ailen  nerede?" diye sordu Mun.

"Öldüler."

Hepimiz birbirimize baktık. Kıza ne yapacaktık? Wong "Sığınakta kalsın ona bir yer bulana kadar. Yetimhanelerin hangisinin iyi olduğunu bilmiyoruz." diyerek kendi fikrini söyledi. Hepimiz mantıklı olduğunu düşünüp kızı yanımıza aldık. 

Sığınağa gittiğimizde Wong'un elini tutup tereddüt ederek içeri girdi. Dinlenmek için odama gittiğimde annemin resmini çıkardım. Bugün ölüm yıl dönümüydü ama bir şey yapamamıştım. Yemeğimi tek başıma odamda yesem daha iyi olurdu. Masanın üzerine annemin resmini koyup sığınaktan çıkıp yiyecek bir şeyler aldım. Odama gidip yemekleri resmin önüne koydum. 

Yemeğimi yerken içeri Wong ve Minseo geldi. Wong sorarcasına baktı. Tam annem olduğunu diyecekken Minseo resmi alırken düşürdü. Sinirle ayağa kalktım. Wong "Yanlışlıkla olmuştur." diyerek resmi aldı. Birkaç yemek üzerine düştüğü için resim mahvolmuştu. 

"O benim annemdi Wong! Bende başka resmi yok!!" diye bağırdım. Sinirden ağlarken Minseo odadan çıktı. "Ben onun yüzünü bile hatırlamıyorum. Birkaç kere gördüm sadece resim dışında." diye mırıldandım. Wong sımsıkı sarılıp "Fotoğrafın bir kısmı öyle. Kirlenen kısımları sileriz. Fotoğrafçıya gidip tekrar bastırırız. Üzülme." diyerek benden ayrıldı. Peçeteyle resmi silip fotoğrafını çekti. 

Birine mesaj atıp bana döndü. Masanın yanına oturup oturmamı işaret etti. Yemekten bir kaşık alıp uzattı. "Annene benziyorsun." dedi fotoğrafa bakarken. Elimin tersiyle yaşları silip Wong'a yaklaştım. "Annem seni severdi bence." 

"Kayınvalidemin beni sevmemesine ihtimal vermiyorum."

"Neye güvenip diyorsun? Belki seni kısa boylu bulacaktı." dedim yemekten ona da uzatırken. Yemeği yemeden dudaklarıma öpücük bıraktığında güldüm. Böyle yaparak güldürüyordu sürekli. Kızaran yanaklarıma bakıp gülümsedi. Ardından uzattığım yemeği yedi. 

Sabah uyanıp kahvaltıyı hazırladım. Minseo için krep yapmıştım özellikle. Dünden dolayı biraz kötü hissediyordum. Herkes kahvaltı için toplandığında Wong'un yanına oturup yemeye başladım. Minseo yanıma gelip kolumdan çekiştirdi. "Ben buraya oturmak istiyorum." 

Bu çocuk bilerek yapıyor olmalıydı! Bizim yan yana gelmemizi istemiyordu resmen. 

Jeokbong "Benim yerime oturabilirsin istersen," dedi durumumu anlayıp. Jeokbong'u çok seviyordum. Hele hele kıvırcık saçları!

Kız inatla omuz silkti. "Olmaz. Ben buraya oturacağım." Bayan Chu ile göz göze geldik. O daha çocuk der gibi bakıyordu. Tabağımdakileri hızlıca ağzıma atıp ayağa kalktım. Odama gittiğimde Wong'da peşimden gelmişti. "Sen neden geldin ki? Daha yememiştin." diyerek yatağıma oturdum. 

"Sen de yemedin." 

"Ben yedim. Kahvaltıyı hazırlarken da atıştırdım." 

Yanıma oturup "Akşam yemek yemeye gidelim mi? Sadece ikimiz." diye sordu. Gergindi sanırım. 

The Uncanny Counter Where stories live. Discover now