YP / BÖLÜM / 27

217K 8.2K 1.2K
                                    

Profilimde ki Çocukluk Aşkım kitabımı da beklerim =)


"Aras.", diyebildim sadece kısık bir sesle. Onu sevmek istiyordum ama sevmek nasıl bir şey bilmiyordum. Aşık olmak. Ben aşık mıydım ona? Seviyor muydum onu? Bilmiyordum ki. Hissettiğim tek şey heyecanın abartılmış haliydi. Sadece aşırı heyecandan dolayı nefesimin kesilmesiydi. Bu muydu aşk? Bundan ne zevk alınıyordu ki? Aras beni sürekli üzüyordu. Sürekli canım yanıyordu. Aşık olmak seni üzmeleri için ayrıcalık vermek miydi? Saçmalık.

"Efendim Ayza.", dedi fısıldayarak.

"Ben bilmiyorum."

"Neyi? Senin de beni isteyip istemediğini mi?"

"Hayır.", dedim ama o kadar kısık dedim ki ben bile sesimi duymadım. Aşkın ne demek olduğunu bilmediğimi söylemeye utanıyordum.

"Neyi o zaman?", dedi iyice dudaklarıma yaklaşarak. Öpmek istiyordu, biliyordum.

"Aşık olmayı.", dediğimde birden kafasını kaldırıp bana şaşkınca baktı. Gülmeli miydim? Şaşkınca bakışları şebekçe anlamamaya dönünce biraz daha kendimi tutarsam patlayacağıma emin oldum ve tebessüm etmekle yetindim.

"Sen ciddi misin?", dedi bir adım geriye çıkıp. Sonunda rahat bir nefes.

"Evet ne var ki bunda?"

"Sadece..."

"Sadece ne?", dedim. Beni hor mu görüyordu aşık olmayı bilmiyorum diye. Gayet normal bir şey Allah Allah.

"İlk kez senin gibisini görüyorum.", dedi serserice sırıtıp saçlarının ellerinin arasına alarak. Dudağını ısırarak gülüyordu. Şimdi de benim özelliklerimi mi çalıyordu?

Mutluymuş gibi sırıtıyordu. Sevinçten, heyecandan havalara uçacakmış gibi. Hatta çığlık atmamak için kendini zor tutuyordu.

Bütün bu anlamsız hareketlerine sadece kaşlarımı çatarak karşılık veriyordum. Alay mı ediyordu yoksa başka bir şey mi oluyordu anlamamıştım? Sinirden ayaklarımı ritimli bir şekilde yere vurup onun artık sevinçten bir sağa bir sola tebessüm edip dudaklarını ısıran hallerini izlemeye başladım.

En son dayanamayıp ;

"Tamam anladım komik geliyor da bari şunu önümde yapma.", dedim. Bir an durup bana baktı. Hala gülüyordu. Gözlerinin içi parlıyordu. Onu ilk kez bu kadar mutlu gördüğümü itiraf etmeliydim. Ne için mutlu olmuştu? Hala gülüyordu, hala mutluydu.

"Ne?", dedim ellerimi iki yana açıp. Sinirlenmiştim artık. Neye gülüyordu bu?

"Sen...", dedi ve yine tebessüm edip dudaklarını ısırarak yatağın köşesine oturdu.

"Ben ne ya? Söyle artık şunu."

"Sen nerelerdeydin?", dedi tebessümünü azaltıp. Ama hala yüzündeki belli belirsiz sırıtış onun mutluluğunu gösteriyordu.

"Ne?", dedim anlamayan bir ifadeyle. Ne saçmalıyordu?

Tam ağzını açacakken kapı çalındı.

"Bizim bütün konuşmalarımız bu şekilde bölünmek zorunda mı?", dedim puflayıp pencereye dönerek. Biraz güneşi görüp sakinleşmek bana iyi gelecekti. Alaca kızıllığına sinirlerimi bırakmak istiyordum.

"Gel.", diye bağırdı Aras. Artık bağırdı dememe gerek yok değil mi? Alıştık artık.

"Aras bey."

Cihat'ın sesiydi.

"Ne istiyorsun Cihat karga daha ..."

"Oha.", dedim gözlerimi kocaman açıp Aras'a dönerek. O ise sadece sinirle bakışlarını önce bana sonra yine tekrar Cihat'a çevirdi. İnatçı keçi.

YENİ PATRONUMWhere stories live. Discover now