12.BÖLÜM "Hesaplaşma" part 2

40.8K 2.2K 81
                                    

Hesaplaşma bölümünün ikinci partı geldi. Diğer bölüm kısacıktı bu bölüm telafisi olsun. Tam 4090 kelimelik bir bölüm sizlerle.

KEYİFLİ OKUMALAR (:-)

------------------------------------------------------------------------------------------------------------
12. Bölüm "Hesaplaşma" Part 2

Esen rüzgar koyu kahve, kısa saçlarının arasından girip hafif bir serinlik sunuyordu genç adama. İnce lacivert yazlık, keten blazer ceketini sandalyesinin arkasına aşmıştı. Gök mavisi gömleğinin kollarını katlayıp saatine bir göz attı. Yılmaz gecikmişti. Gömleğinin manşetini bir kere daha katlayıp, sıkkın bir nefesi koy verdi. Hava bunaltıcı derecede sıcakta olsa kısa kollu gömleklerden hiç haz etmezdi. Tişört giyerdi ama kısa kollu tek bir gömleği dahi yoktu. Sandalyesine yaslanıp, oyalanmak maksatıyla önündeki mönüyü aldı. Gözleri mönüde gezerken, hiç iştahı olmamasına rağmen sırf aklını meşgul eden ama inatla huzur bulduğu o zümrüt gözlerin sahibini düşünmemek için başka şeylere yöneldi. Karşısındaki sarışın kadında ona uyarak mönüyü inceliyordu. Kahve gözleri mönünün hayli zengin mutfağa sahip listesinde gezinirken, aslında bakıyor ama görmüyordu.

Kahretsin! Ahu'yu bir türlü aklından çıkaramıyordu. Hele de göz göze geldiklerinde, o dolu dolu olan yeşil hareler içini yakmıştı. Niye tek kelime etmemiş ve onu sanki tanımıyor muş gibi davranmıstı ki?.. Aklı ikiye ayrılmış ve bir yanı "O sana oyun oynarken, başka ne yapacaktın?" diye telkin edip bir nevi gururuna gönderme yaparken, daha baskın ama kalbine giden yanı pişmanlık içinde kıvranıyordu. Kalın ama biçimli kaşlarını çattı. Haklıydı. Niye pişmanlık duyacaktı ki? Haklı mıydı sahiden?.. Bazen gerçekler görünenden farklı olabiliyordu. Ah, ne saçmalıyordu böyle. Ahu'ya olan duyguları o kadar yoğundu ki, kalbi, aklıyla çelişiyor ve onu haklı çıkaracak sebepler sunuyordu. Pınar hanımın sesiyle daldığı derin kuyudan çıktı. Bir an kuyunun içinde bogulacağını düşünmüştü.

"O kadar çok çeşit var ki? mutfağınıza bayıldığımı söylemeden edemeyeceğim Yusuf. Kilo almaktan korkuyorum açıkcası"

Elindeki büyük kaliteli kağıttan imal edilmiş şık mönüye baksa da, arada kirpiklerinin altından cilveli bakışlar göndermeyi ihmal etmiyordu Pınar. Buraya ilk geldiğinde niyeti sadece iş yapmak değildi. Yusuf'u yurt dışı seyahatlerinden birindeki bir kokteylde tanımıştı. Ve oldukça beğenmişti. Aylar önce gerçekleşen bu kısa süreli tanışma, nihayetinde iki şirketin iş yapmaya karar vermesiyle, aradığı zemini bulmuştu. Yılmaz'dan da dış görünüşüne aldanarak ilk gördüğünde hoşlanmıştı ama onun kendisine olan garip denecek derecede soğuk tavrından dolayı kendini geri çekmişti. İş dünyasında önemli yerlere gelmek için, önemli kişileri yakından tanımak yükselişini daha da tırmandırabilirdi. Bu arada biraz eğlenmenin neresi kötüydü.

Yusuf kendisiyle açıkça samimiyet kurmaktan çekinmeyen kadına bir bakış atıp, mönüyü masaya bıraktı. Kararını vermişti.

"Antakya'mızın mutfağı dünyaca meşhurdur. Karar verebildin mi?" kısa bir süre önce aradaki resmiyeti kaldırmışlardı. Bunu isteyen Pınar'ın kendisiydi. Ara ara bir araya geleceklerdi ve hemen hemen aynı yaşta olduğı adamlarla sizli, bizli konuşmak istemediğini dile getirmişti. Yusuf için hava hoştu. O böyle şeylere çok takılmazdı. Yerine göre davranmasını çok iyi bilirdi her iki adamda.

"Ah evet haklısın. Ben Antakya usulü kuzu kuş başı kebabı alacağım ve zeytinyağlı bol yeşillikli bir salata. Sabah biraz fazla kaçırmışım. Şimdilik bu yeterli"

Başıyla onayladı Yusuf ve karşıda ki direğin orada hazır olda bekleyen garsona el etti gelmesi için. Garson yanına gelip, cebinden sipariş defterini çıkartırken, Yılmaz'da hızla kapıdan girip gözleri bir kaç saniye etrafı taradı ve odağını bulunca aynı hızla oraya yöneldi.

OYUN BOZAN✔ Final Oldu ( İnatçı Aşıklar Serisi 1 )Where stories live. Discover now