Bölüm -1-

6.1K 1.2K 421
                                    

Bir insan kendi isteğiyle karanlığa adım atabilir mi? Karanlığı bu kadar cazip yapan ne var? Kendime binlerce kez sorduğum ama her seferinde ellerimde boş kağıtlar gördüğüm bu durumu anlatmak için elimden geleni yapacağım. Herkese iyi okumalar.

Bu zamana gelene kadar aklımda tasarladığım ve taslak oluşturduğum bir çok kelime vardı. Elime kalemi kağıdı alınca, her halde çocukluğumdan olsa gerek ne yapacağımı bilmiyorum. Aslında karakterlere bir isim bile düşünmedim çünkü birinci ağızdan anlatıyordum.

Yazma amacım belkide eteğimdeki taşları dökmekti. Ya da soğuk ve sert kış zamanları geçiren bu ağacın yapraklarını dökme isteğiydi. Hikayeyi netleştirmek ve bir yazar olarak anıldığım zamana nasıl geldiğimi göstermek adına çocukluğumdan başlamak isterim.

Hayata zor ve eksik başlamıştım. Annemin erken doğum yapması üzerine yoğun bakıma alınmış bir bebektim. Aciz ve savunmasız vücudum daha fazla dayanamayıp kalp krizi geçirmeme sebep oldu.

Ölüyordum. Yazması bu kadar basit ama yaşaması daha zor geliyor. Şimdi ise yazmak ölüm ile kumar masasında olmak gibi... Bir nevi hayata tutundum. Ve yaşadım.

Yaşamak adına ne var ise yaşadım. Yaşadıklarımla var olduğumu anlayınca, yaşayamadıklarıma lanet ettim. Normalde olması gereken boyutlarımdan 13 cm daha kısa doğmuştum.

Evim diye anılan duvarlı mabede geldiğimde, komşular anneme "Bu çocuk ölür sen en iyisi kendini hazırla" demişler.

Karakteristik olarak ben her zaman inatçı bir yapıya sahibimdir. Onlara inat yine de yaşadım.

Zeki bir çocuktum. İlkokul zamanlarımda sınıf birincilikleri ile babamı güldürüp, gözünde yükselmek adına her şeyi yaptım. Bu başarılarım beni babama yaklaştırmaktan ziyade kendi çevremdeki çocukları benden uzaklaştırdı.

Yalnızlığımın temellerinin atıldığı o ilk dönemlerde, tek başıma olmaktan nefret eder hale gelmiştim. Lakin bilmiyordum ki yalnız kalmaya alışkın bir kimsenin her daim güvende kalacağını.

Çok küçük ve çok hızlıydım spora yatkın bir çocuktum. Futbola aşıktım ben galiba, aşkı tadınca öyle olmadığımı farkına vardım. Galatasaray'a gidip gelmiş.

6 ay oynamış ve ayağını kırmış bir zavallıydım. Orta okul zamanlarım da okulumda ki insanların yarısından fazlası beni tanırdı ama bir gün biriyle konuşmadım.

Yazılı zamanları kopya için yapılan muhabbetler, menfaat uğruna can alabilecek yaratıklar olduğunu gösteriyordu.

Okuldaki bu yalnızlığım yüzünden pek sevemedim okulu. Bu yüzden kendim olduğum tek yer olan bilgisayar üstünde zaman geçirdim.

Babam bilgisayar ile uğraşmamdan nefret ederdi. Bir gün o kadar dayanamadı ki, sığındığım o dijital ekranı gözümün önünde parçaladı. Babama sığınamayacağımı o gün anladım.

Ben inatçı biriydim. Babama inat okula gitmez internet kafelere giderdim. Babam o kadar baskıcı ve itici bir adamdı ki, artık beni kafelerden döverek eve getirirdi.

İnsanlar "Ömer baban geliyor, kalk kaç" diyerek dalga geçerlerdi. O zamanlarım da anladım ki insanlara açığını vermeyeceksin.

Ruhumdan FısıltılarWhere stories live. Discover now