Bölüm -6-

1.5K 691 70
                                    

Ankara cidden kötü bir mahlukat kadar soğuktu. Galiba Nida biraz daha geç kalsa parmaklarım uyuşacaktı. Salaklık üstüme oturduğundan, terminal içinde değil dışında bekliyordum. 

Cahilliğimden bir şey yapmayıp sadece Nida'nın arkasından sürükleniyordum. Meğersem terminalin alt tarafında bir metro varmış. 

Aşağı inip biletleri aldık ve metronun gelmesini bekledik. On dakika sonra metro geldi ve bütün bir kalabalık bir anda içine sığındı.

Metro teni siyah bir adam gördüm. Hayatımın en garip zamanıydı çünkü yanında gözleri çekik bir hatun oturuyordu. Ulan eğer bu dünyanın iki yakası birleşiyorsa bizde birleşmeliydik.

Kendi kendime düşünürken Nida'nın bana seslendiğini duymamışım. Bir anda kendime gelip irkildim. ''Ha buyur?'' diyebildim sadece... 

Nida da bana bakıp ''Ayakta mı uyuyorsun sen?'' diyerek gülmeye başladı. ''Yok sadece yorgunum da ne zaman varacağız biz?'' dedim. ''On dakikaya orada oluruz heyecanlanma.'' dedi.

Aslında Nida saçmalıyordu, insanın görmeden özlemeyi bildiği varlığa dokunması ne büyük nimetti. Gerçekten dokunabilecek miydim, sarılıp göğsüme sığınmasını sağlayabilecek miydim, yanına varınca hiç konuşmamış yabancı gibi oturacak mıydık yoksa... 

On dakika sonra Nida hırkamın ucundan çekiştirerek metrodan indirdi. Metronun merdivenlerinden yukarı doğru çıktıkça yüzüme bir soğukluk vuruyordu. 

Hemen olduğum yerde durup çantamdan beremi çıkartıp, dağılan ve dalgalı olan saçlarımı düzeltip, bereyi kafama taktım. Sanki o an kendimi güvene almış gibi hissettim. Merdivenleri bir bir çıktım.

Metrodan dışarı çıktım. Sabahın bu kuytu zamanında bunca insan dışarıda ne geziyordu ki? Bir otobüs durağı vardı ona doğru yürümeye başladık. 

Eryaman denen merkezi bir ilçeye doğru yola çıkacaktık. Soğuktan kızaran ellerimi birbirine sürtüp ısıtmaya çalıştım. 

Bu kent topraktan değil buzuldan oluşuyor gibiydi, güneşin anlıma vurması bile ısıtmıyordu. Bir otobüs yaklaştı ve herkesle birlikte içine girdik.

Yarım saat sonra bir durakta indik. Köy gibi bir yerdi daha doğrusu kasaba demeliyim. Ama insanlar garipler idi, sanki ağzımdan her hangi bir kelime çıkmasını bekler gibi bana bakıyorlardı.

Gözlerinde seni birazdan döveceğiz bakışı vardı. Mezarlığın girişine gelince Nida ''Ben eve gidiyorum Duru şurada, siz gelirsiniz'' dedi. 

Kafamı çevirip bir mezarın başında bir kız duruyordu. Sırtı bana dönüktü, uzun siyah saçları beline kadar geliyordu. Adımlarımı hızlandırıp ona doğru yaklaştım. 

Birden arkasını dönüp bana baktı. Yeşil gözlerinin içi dolmuş, ve kırmızı bir hal almıştı. Yüzü düşük bir kadının bu kadar asil durması saçmalık mıydı?

Ayağını sürükleyecek hali olmadığı her halinden belliydi. Bu yüzden usul ve yavaş adımlar ile ona yaklaştım. 

Bir kol mesafesi kalınca kendini üstüme doğru bırakıp sarılmaya başladı. Belinden kavrayıp kendime doğru çektim.

On dakika sonra birbirimizden ayrıldık. Sebebini halen hatırlamıyorum ama bende ağlıyordum. Elimden tutup beni bir banka doğru sürüklemeye başladı. 

Oturup konuşmak için hazırlandık ilk adımı o attı ''Yolculuk nasıldı adam.'' dedi. ''Sen gibi, kırılgan ve durgundu.'' dedim. ''İçime bir sığmadı heyecanım biliyor musun?'' dedi.'' İçimize sığmadığından kelimelerle boşaltmaya çalışıyoruz.'' dedim.

Ruhumdan FısıltılarWhere stories live. Discover now