Bölüm -12-

1K 323 73
                                    

Sıraya oturup, düşünmeye başladım. Oturduğum sıra buz gibiydi. Bundan sonraki hayatımın çizgisini belirlemek zorundaydım. Başıboş gezmek istemiyordum.

Ya ders çalışıp, güzel bir üniversiteye gidecektim. Ya da sevdiğim kadının peşinden koşacaktım. Son 6 gündür her şeyi kabullenmek istiyordum.

Ders çalışıp, yemek yiyor, uyuyordum. Ama sol yanımdaki büyük eksiklik, her daim canımı yakıyordu. Ben bu acı ve onu kaybetmenin yüküyle yaşayamazdım.

Serdar hocadan aldığım para halen cebimdeydi. Kafamı sıraya koyup, yere doğru bakıp, düşünüyordum.

Onsuz uyanmak zordu. Onsuz, onsuz bir hayat olamaz ve bunun farkındaydım. Canımın yanmasından korkar haldeydim.

Ama Mevlana'nın da dediği gibi ''Aşka uçmayacak isen kanat neye yarar?''. Ben bu sözün ışığında hareket etmek istiyordum.

Aptallaşan ruh halim ile ders dinliyordum. Benim ne zaman bir yanım eksik olsa, insanlar üstüme gelmeyi severdi. Hocayı zor duyan ben, tahtaya kaldırıldım.

Hoca bana bakıp ''Şu soruyu çöz.'' dedi. Trigonometri basit bir konuydu. Soruyu çözüp sırama doğru ilerlerken hoca durdu. Bana bakıp ''Oğlum madem biliyorsun, neden ders çalışıp dinlemiyorsun?'' dedi.

Hocaya bakıp ''Bildiklerimin değil, kaybettiğim şeylerin peşindeyim. Ölmek adına yaşadığım dünyada bir kaç soru çözemedim diye her şeyin sonu gelmez hocam.'' dedim.

Sonrada sırama gidip oturdum. Genel olarak okuldaki bütün hocalar öğüt verirken, ''Ömer gibi yapmayın, zekanızı kullanın.'' derlerdi.

Okulu sevmemek için çok nedenim vardı. Buda bunlardan biriydi. İnsanlardan ve ön yargılarından bıkmış haldeydim.

Sokuk okul zili çalmak bilmiyordu. Düşündüklerim ve yapacaklarım yüzünden, sağ ayağım titremeye başlamıştı.

İçimde acı ve heyecan karışımı bir duygu hakimdi. Gövdemin tamamı sıcak ama sol tarafım buz kesmişti.

Dudaklarım kurumuş, çatlamış ama ona haykırmama engel değildi. Bana hiçbir şeyin engel olmasına izin vermeyecektim.

Ne bu soğuk hava, ne bu insanlar, nede babam... Sonunda zilin sesini duydum. Kafamı sıradan kaldırıp, dışarı çıktım.

Koridorda sağa sola bakındım. Oğuz'un pencerenin orada, kalorifere dayandığını gördüm. Seçilebilecek en güzel yerdi.

Hızlıca oraya gittim. Oğuz'u karşıma alıp, konuşmaya başladım ''Kardeşim, ben peşinden gitmek istiyorum. Sende farkındasın sebepsiz gidemez bir insan. Giderse zaten insan değildir. Ama o benim her şeyimdi. Neden beni bir hiçliğe attığını öğrenmek istiyorum. Senin düşüncelerin nedir?'' dedim.

Bana bakıp sırıttı ''Cevabını bildiğin şeyleri sormayı huy haline getirdin iyice. Elini sırtına attığında ben oradayım unutma. Unutma bu dünyada bir sen bir ben varız. O kızın bizim dünyamıza girmeyi hak ettiğini, daha doğrusu seni hak ettiğini düşünmüyorum. Ama dersen ki ben eminim gideceğim, her daim arkadayım.'' dedi.

Dedikleri ben biraz kırıp, biraz sevindirip, birazda düşündürmüştü. Gerçekten her hangi bir insan ''O seni hak etmiyor.'' dese, takmam bile.

Ama kardeşim dediğiniz insan deyince biraz garip oluyor. Sonra bende Oğuz'a dönüp, ''Basit olmuyor, onun beni hak etmediğini söylemek basit olmuyor. Şu dilimden canım çıkıyor ama onun gidebileceği çıkmıyor.'' dedim.

Oğuz galiba bu sözlerden sonra sinirlendi. Çünkü sinirlenince benim dışımda her yere bakardı. Yine öyle yapmaya başladı.

Aklından kelime seçtiğine emindim. Sonrada toparlayınca konuşmaya başladı, ''Kardeşim içinden at artık o kelimeleri. Onsuz yapamam gibi yada o giderse ben ne yaparım gibi... Kendine gel lan sen Ömer'sin... Ben sana bir kadına şiir yazma demiyorum, gidişine yazma lan.

Ruhumdan FısıltılarWo Geschichten leben. Entdecke jetzt