Bölüm -9-

1.1K 517 55
                                    

Babamın sözleri ile tekli koltuğa oturdum. Ellerimi iki dizimin ortasında buluşturdum. Heyecanımdan dolayı çok hızlı nefes alıp veriyordum. Galiba odada bir benim nefesimin sesi duyuluyordu.

Gözlerim yere doğru bakıyordu. Başım ise eğik bir durumdaydı. Sonra babam oradan seslendi. ''Neden kafan eğik Ömer?'' dedi. Yere bakarak ''Seni utandırmak istemezdim.'' dedim.

Sonra babam ''Ankara veya bir yere gitmen sorun değil. Sadece yalan söylemen sorundu. Oğlum senin bana güvenmemiş olman sorundu.'' dedi.

Sonra gerilerek sözlerine devam etti. ''Ama orada hocan veya benim olmam sorun değildi. Karşımıza geçip, gerçekleri söylemen beni onurlandırdı. Bana güvenmemiş olsan da dürüst olman güzeldi.'' dedi.

Lanet olsun! Ne zaman böyle bir durumda olsam, suratımda ki su dolu küreleri kontrol edemiyordum.

Yüzümde ki çukurdan, çeneme doğru akan, tuzlu suyu fark edince babam, birden ayağa kalktı yanıma doğru geldi.

Çenemden tutup, suratımı yukarıya doğru kaldırdı. Suratıma bakıp ''Ağlama oğlum, ağlama...'' dedi. Suratımı aşağı çevirip ''Biliyorum erkek adam ağlamaz.'' dedim.

Babam ise gülerek, ''Ağlar oğlum, ağlar... Hemde öyle bir ağlar ki kimse durduramaz. Gün gelecek annen için ağlayacaksın, gün gelecek benim için ağlayacaksın, gün gelecek sevdiğin kadın için ağlayacaksın. Oğlum ağlamak merhamet belirtisidir. Merhameti olmayan erkeğe adam demiyoruz. Ağla ama bu durumda ağlamanı gerektirecek ne var?'' dedi.

Ağlamamı bastırmaya çalışıyordum. Boğazımda ki yumruyu kontrol etmeye çalışıyordum. Vücut ısım yükselmişti. Biraz da beni ter basmıştı.

Burnumun oraya kadar gelen saçlarımı, başımın sağ tarafına doğru düzelttim. Nefesimi kontrol edip sözlerime başladım. ''Sana yalan söyledim. Sana güvenmedim. Bir şey için annemin sağlığını alet ettim. Ya gerçekten annem hasta olsaydı baba? Ben sadece bencil bir insanım. Sizi hiç düşünmüyorum.'' dedim.

Bu sözlerin ardından oda karanlık bir kuyu kadar sessizdi. O an bırakın birinin dokunmasını, içeri giren rüzgardan ağlayacaktım.

Kendimi o kadar kasmıştım ki, karın bölgeme kramplar girmeye başlamıştı. Kendimi toparlamaya çalıştım. Usulca ayağa kalktım.

Babam doğru suratımı çevirip ''Sen iyi bir babasın, ben kötü bir evlat. Senden bir şey istemek gibi bir lüksüm olamaz. Ama bu seferlik bu isteğime yüzsüzlük diye bilirsin. Senden ricam beni okulumdan alma. Benim hayatım orada ve sevdiğim herkes... Beni bu güzelliklerden mahrum bırakma.'' dedim.

Arkamı dönüp gidecektim ki, bu yaptığımın büyük bir saygısızlık olacağını düşündüm. Ayaklarımın hareketini durdurup, ''İzin verirsen, uyuyacağım.'' dedim. Biraz susup, ''İzin senindir oğlum...'' dedi.

Kapının kulbuna uzanıp açtım. Evin koridoruna çıktığımda, duvarlar sallanıyor gibi hissettim. Galiba duygu sarhoşluğundan, yarım yamalak yürüyordum.

Ev ve hava buz gibiydi. Ama o koridorda ben sımsıcak idim. Bir süre sonra odamın kapısına geldim. Kız kardeşimin benim için açtığı yatağa girdim.

Ağlamam kesilmiş düşünmeye başlamıştım. Aklımda iki soru vardı, ''Bu iş nereye varacak? Babam neden bu kadar anlayışlıydı?''

Kendimce kafamda cevaplar üretiyordum. Telefonum yastığımın yan tarafındaydı. Elimi telefona doğru uzattım. Kilit açma tuşuna basıp, saate baktım. Saat daha 14:20 geçiyordu.

Ruhumdan FısıltılarWhere stories live. Discover now