4.Bölüm

8.5K 509 82
                                    

3 GÜN SONRA

Küçük daire şeklinde olan pencereyi delip geçen gün ışığı Aslıyı zoraki daldığı uykusundan uyandırdı. Sinem’i uyandırmamaya gayret göstererek doğruldu ve sırtını yatak başlığına yasladı. Üç gündür bu odanın içinde hapislerdi, dışarı çıkmalarına izin yoktu. Zahit kızların odadan çıkmalarına izin vermemişti. Yemeklerini Cihan odaya getiriyor sonrasında getirdiklerini alıp götürüyordu. Tek kelime söz etmemişti kızlara. Sinem adamın yüzüne bakmaya tenezzül etmez iken, Aslı’nın kendisine sormuş olduğu tüm sorularını adam duymazlıktan gelmiş ve her seferinde dönüp çıkmıştı odadan.

Bu hapis hayatına daha fazla tahammülü kalmayan Aslı, Zahit’le konuşmayı kafasına koymuştu.

Üç gündür yaptıkları duş alıp üstlerini değiştirmek olmuştu. Aslı’nın gardırobunda eskiden bıraktığı kıyafetleri kendilerini uzun bir süre idare ederdi. Zahit’e olumlu yaklaşıp ortadaki sorunu çözmesi gerektiğini düşünüp duruyordu üç gündür. Adamın sözlerini ve sert davranışlarını alttan almak için çaba gösterecekti. Nasıl bir yaklaşım sergileyeceğini tam olarak bilmiyordu aslında. Adamdan fazlasıyla çekindiğini gizlemek istese de durumu tam olarak böyleydi. Kendi hayatının yanında Sinem’inde hayatı söz konusuydu. Nereye gittiklerini ve bu adamların kendilerine ne yapacaklarını henüz öğrenememişlerdi. Tavır ve hâllerine bakılacak olursa önlerindeki günlerini kendileri için hiç hayırlı görmüyordu genç kız.

Cihan’ın, Sinem’e karşı en baştan sergilediği tavrı iyice çıkmaza girmesine sebep olmuştu. Ne alıp veremediği vardı? Bazen adamın kendisine bakan gözlerinde gördüğü o yumuşaklığın aksine, hareketleri sert ve bir o kadar da yıpratıcıydı.
Oysaki iki kızda sevip sevilmeye muhtaç insanlardı. Böylesine hırpalanarak aşağılanmak kapanmaz yaralar açıyordu ruhlarında. Anne sevgisine muhtaç büyümüşlerdi. Aslı annesini, kendisi henüz yirmi yaşındayken kaybetmişti ve tam beş yıl geçmişti aradan.

Annesinin giderken ardında bıraktığı boşluğu hiç kimse dolduramamıştı, ne ağabeyi nede babası. Bir tek Sinem olmuştu. Onun sevgisi ve gösterdiği şefkat içini sıcacık edip boş kalan yanını bir nebzede olsa unutturuyordu Aslı’ya. Uyuyan dostunu buldu ela gözleri. Kendisi kadar şanslı değildi Sinem. Geçirmiş olduğu kötü çocukluğunu hayatından silip atma isteğiyle dolup taşarken, ellerini yumruk hȃlinde sıktı. Avuç içine batan tırnaklarıyla o kötü günlerin sahnesini aklından kazıyıp yok edebilmeyi ister ve hiç yaşamamış olmasını dilerdi.

Yanlış evliliklerde her zaman olan çocuklara oluyordu. Bunun en büyük örneği yanında kaşları hafif çatık ve yüzünde yaşanmışlıkların izleriyle yatan arkadaşıydı. Ana sınıfından bu yana arkadaşlardı. Babası, Sinem’in babasıyla yakın arkadaştı. Yedikleri içtikleri ayrı gitmezdi. Anneleri de öyleydi, Sinem’in babası başka bir kadınla annesini aldatana kadar. Her şeyin başlangıç noktası… Arkadaşının hayatını karartan olaylar ardı ardına yaşanmıştı.

Babası evi terk edip gitmiş sevgilisiyle yaşamaya başlamıştı. Yurt dışına tatile çıkacakları gün arabaları tır altında kalmıştı. Feci bir kaza geçirmişler ve ne yazık ki bu kazada hayatlarını yitirmişlerdi. Sinem babasını kaybedeli henüz bir yıl geçmişti ki annesi kendine yeni bir hayat kurmak isteyip genç bir adamla tanışmıştı. Adam Sinem’i yanında istememiş ve bu konuda annesinin hiç bir itirazını dinlememişti. Adamın da boşandığı karısından bir oğlu vardı. Sinem’in annesi Leyla Hanım için adam karısını boşamıştı. Ve oğlundan da bu uğurda vazgeçmişti. Aynı davranışı Leyla Hanım’dan da bekleyerek evladından vazgeçmesini istemişti. Leyla Hanım’da o zamanlar henüz on dört yaşında olan Sinem’i sırf sevdiği adam istedi diye Çocuk Esirgeme Yurduna terk ederek vazgeçmişti kızından. Sinem’in günden güne içine kapandığına, eridiğine ve bunalıma girdiğine şahit olan Aslı, onu tıpkı ailesinin yaptığı gibi asla terk etmeyeceğine yemin etmişti. Her ne olursa olsun yanında olacaktı ve oldu da.

Denizde Yanan Ateş (Kitap)Where stories live. Discover now