10.Bölüm

6.9K 509 130
                                    

“Sen benim ateşimde yanarken, ben seni büyük bir keyifle izleyeceğim…”

Nefret kokan bu sözleri beyninde oturtamazken, ilk savaşını başlatan ve aptal olduğunu düşündüğü kalbi adamın bu sözlerinden kendine çok güzel pay çıkarmıştı. Beyni ile dalga geçen, “Sen anlamazsın! Gel canım.” diyen kalbinden bir el uzanıp beynini tarumar eden sözleri bir araya toplayıp himayesi altına alarak derinliklerine hapsetti. Birbirlerine karışan nefesleri ve dip dibe oluşları sağlıklı düşünmesine engel olduğu için aptal olan kalbi değil de belki kendisiydi. Bir erkekle daha önce hiç bir tecrübe yaşamamış olması şu anki kafa karışıklığına ve hislerinin yön değişmesine sebep oluyordu. Yön değiştiren hisleriyse genç kızı çok ama çok korkutuyordu.

Ortada büyük bir tehlike ve sorun vardı. Zahit kendisine bu kadar dikkatli bakıp incelerken kendini erteleyen karanlık sorular saklandıkları delikten başlarını uzatıp geri kaçıyorlardı. Onları saklandıkları delikten çıkarıp aydınlığa kavuşturması gerekiyordu. Adamın bakışları altında ezildiğini hissetmeye başlayınca başını ucu bucağı görünmeyen denize doğru çevirdi. Sinem’in varlığını hemen yanı başında hissediyordu, sessiz sedasız oturuyordu. Cihan’da gelip Sinem’in tam karşısına oturdu. Çok yoğun kasvetli bir hava vardı. Yaklaşan büyük bir felaketin habercisi gibiydi. Esmekte olan sert rüzgâr saçlarını rastgele savurdu…

“Yıllar önce denizde bir ateş yandı.” sözleri Aslı’nın beyin hücrelerinde yankılanırken bir bilinmezliğin ağırlığı altında eziliyordu. Ne demek istediğini öğrenmek için can atan yanını dizginleyip ağır bir şekilde başını Zahit’e doğru çevirdi. Yüzündeki en ufak ayrıntıyı zihnine kazımak istercesine izliyordu adam kendisini. Bu kadar uzun bakmasından rahatsızlık duyarak sırtını arkaya yasladı ve kollarını göğsünün altında kavuşturdu. Şayet bakışlarını kaçırırsa küçük bir kız gibi görüneceğini düşündüğünden o da hiç çekinmeden adamın gözlerinin içine bakmaya başladı. Zahit’in bacakları bir mengene misali sıkıştırmıştı kızın bacaklarını. Adamın kot pantolonuna rağmen bacaklarının yaydığı sıcaklığı kendi bacaklarında hissedebiliyordu.

Kim daha uzun bakacak oyununu oynuyormuş gibi birbirlerinin elalarına dalış yaptılar. Her iki tarafında bakışları birbirine meydan okudu. Zahit tek kaşını, “Hadi bakalım!” dercesine yukarıya doğru oynattığında genç kızdan aynı karşılığı aldı. Bir erkeğin gözlerine on saniyeden fazla bakamayan Aslı şu an arsızca Zahit’in gözlerine bakmaktaydı. Fakat yüzü yavaştan yanmaya başlamış, utanç saklandığı yerden sinsice çıkagelmişti.
Bakışlarını kaçırmak isterken adamın göz bebeklerinin etrafında şekillenip gözlerine yansıyan titreşimler bakışlarını çekmesine engel oldu. Zahit’in göz rengi canlılığını yitirip matlaştı. Adamın gözlerindeki yansımasına baktığında ansızın kalbini bir el sıkmışçasına nefesi daraldı. Gördüğü yansıma kendisine ait değildi! Beyni kendisiyle oyun oynuyordu. Belki de çok benzediği için öyle görüyordu, Zahit’in gözlerindeki yansımada babasını görüyordu genç kız. Dalga geçercesine kendisine bakıyordu. Gözlerini yumdu ve derin bir nefes aldıktan sonra yumduğu gözlerini tekrar açtı.

“Anamı, babamı, bacımı öldürdü!” Şimdi ise Zahit kimsesizliği ağırlıyordu gözlerinde. Babası Zahit’in ailesini öldürerek onu yalnızlığa mahkûm etmişti! Az önce babasının katil olamayacağını savunan kız şu anki düşüncelerinin, Zahit’e inanan kalbine doğru yol aldığını hissediyordu. Yine kalbinin bir tarafı adamın sözlerine inanmıştı. Bu farkındalıkla üzerine ölüm sessizliği çöktü. Gözleri yaşlarla dolarken kendisini nasıl bir sonun beklediğini artık kestiremiyordu. Babasını her şeye rağmen hâlâ seven küçük kızın mezarını kazıdı kalbine. O küçük kız artık ölmüştü…

Denizde Yanan Ateş (Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin