17.Bölüm

8.4K 501 248
                                    

Sabaha karşı tan ağarmadan eve geri döndüler. Aslı hiç durmaksızın sessiz gözyaşları dökmüştü. O an sırf intikam için genç adamın kendisiyle seviştiğini düşünmek, başını sayısız iğneler saplayarak ağrıtıyordu. Zahit, intikam için değil de kendi isteğiyle birlikte olduğunu söyleyemeyecek kadar gururluydu. Genç adam, Aslı ile aralarında oluşan gerginlik ve yanlış anlaşılmayı yok etmek için hiç bir çaba göstermedi.

Genç kız ses çıkarmamaya özen göstererek evden içeri adımını attı. Sinem ve Cihan ortalarda görünmüyorlardı. Sinem’in ne durumda olduğunu deli gibi merak etse de uyumuş olduğunu düşünerek onu görmeyi erteledi. Öncelikle kendisiyle ilgilenip temizlenmeye karar verdi. Kalacağı odanın önüne geldiklerinde odanın kapısını açarak içeriye girmeye hazırlandı. Zahit genç kızın kolundan tutarak içeriye girmesine engel oldu. Yönünü adama doğru çevirerek sorarcasına baktı.

“Mağarada başımın etini yedin, kalmak istemeyip bu saatte getirdin bizi buraya. Şimdi içeriye gir ve beni bekle.”

“Neden seni bekleyeceğim? İntikamını aldın, ne kaldı geriye?”

Kavradığı ince kol elinin içinde kaybolmuştu. Aslı’ya doğru iyice yaklaşarak sokuldu. Mağarada kıza sarf ettiği sözlerinden doğan öfkesi dinmemişti henüz. Kızın gözlerinde gezinen nefreti görebiliyordu. Kendisinden nefret etmesi işlerini daha da kolaylaştırırdı, sırf bu yüzden olumsuz düşüncelerini yalanlamadı.

“Şimdi git duş al. Eğer geç çıkarsan ben gelip seni çıkarırım bilmiş ol.”

Kasıklarındaki sızıyla ayakta duracak ne gücü ne de takati vardı. İlişki esnasında bedeni çok zorlanmıştı. O an birbirlerinin kollarında dünyayı unuturken, kendisini çok özel hissetmişti. Genç adam babasını öne sürerek sadece intikam için birlikte olduğunu vurgulayana kadar hiçbir sorun yoktu. Sarf ettiği sözlerinden sonra Zahit’e karşı olan tüm hisleri birden köreldi. Kalbinin acısı ve sırf intikam uğruna masumluğunu kaybetmenin yarattığı acı, hepsi birbirine karışmıştı. Hangisi daha çok acıtıyordu? Uyuşan beyni ile idrak edemedi.

“Bak… Bir duş alıp uyumak istiyorum hemen. Neden beni rahat bırakmıyorsun? Ne istiyorsun daha, canımı mı?"

“Tercihlerimin arasında senin canını almak yer almıyor artık, canından daha güzelini almışken üstelik. Sana bir hafta demiştim. Bir hafta boyunca her dediğimi sorgusuz sualsiz yapacaksın, daha sonra seni ve arkadaşını serbest bırakacağım. Şimdi git duşunu al.”

Genç adam başka bir odaya giderek gözden kayboldu. Bir süre dalgın gözle arkasından baktı. Üzerinde hissizlik vardı, tüm organları uyuşmuştu genç kızın. Gözlerini başka yöne çekerek derin bir nefes aldı. Kendini bırakmayıp güçlü olmalıydı. Ne kaybetmiş olursa olsun nefes aldığı sürece mücadele etmek zorundaydı. Odaya girdiğinde çift kişilik, tertemiz beyaz örtüyle örtülmüş olan büyük bir yatak karşıladı kendisini.

Yerde, yatağın kenarında kıyafetlerinin olduğu bir valiz duruyordu. Zahit her şey gibi bunu da düşünüp planlamıştı. Valizi açarak temiz iç çamaşırları ve eşofman takımını çıkarıp banyoya yol aldı. Zahit’in izlerini silmek istiyordu bir an önce. Keşke bu şekilde olmuş olmasaydı… Babasından intikam almak için kendisini kullanmasaydı. Duygularını yokladığında pişmanlık hissetmediğini anladı. Pişman olması Zahit’in hislerini değiştirmeyecek ve kendisine hiçbir şey kazandırmayacaktı.

Düşünmeyi keserek sıcak suyu ayarladı. Duşun altına girerek sıcak suyun teninden aşağı süzülüp akmasına izin verdi. Köpürttüğü banyo lifini vücudunun her yerinde gezdirdi. Geceden kalma tüm izleri sildi fakat babasının açtığı yaralara çomak sokan Zahit’in, kalbine açtığı yara öylece duruyordu. Kaç saat suyun altında kaldığından haberi yoktu, parmakları buruşmuştu artık. Gece yaşananları gözünün önünden götüremediği gibi, sözlerde beyninin içinde cirit atıyorlardı.

Denizde Yanan Ateş (Kitap)Where stories live. Discover now