11.Bölüm

6.8K 481 149
                                    

Büyük bir facianın eşiğinden döneli yaklaşık bir saat olmuştu. Yüksek dalga gemiyi oradan oraya savururken, Zahit büyük bir ustalıkla manevra yaptırarak gemidekileri can kaybı olmadan kurtarmıştı. Bu konuda oldukça deneyimli olması Aslı ve Sinem’in yüreğine su serpmişti.

Kasvetli hava yerini tekrar aydınlığa bırakırken üst güvertedeki hasarı da gözler önüne sermişti. Güvertede duran eşyaların birçoğu zarar görmüştü. Kırılıp dağılan birçok eşya vardı ve Zahit’in adamları şu an ortalığı toplamakla meşguldüler. Aslı’nın hiç susmaksızın ettiği ısrarları sonucunda, Zahit daha fazla dayanamayarak Vural’a bakmak için alt güverteye inmişti ve hâlâ görünürlerde yoktu.

“Şimdi sen benim abim mi oluyorsun?”

“Ben senin abin değilim!”

“Abim olduğunu neden daha önce söylemedin? Sende babana karşı duyduğun intikamını benden mi almak istiyorsun? Bu yüzden mi kaçırdın beni?”

“Hayır, eğlence olsun diye kaçırdım seni.”

“Peki, abiciğim sen tek taraflı eğlencene devam et. Oradan bakınca eğleniyormuş gibi bir hâlim mi var?”

“Ya sabır! Bana böyle seslenip asabımı bozma. Susturma metotlarımın tadına bakmak istemezsin. Son kez söylüyorum ben senin abin değilim! Babam beni evlatlıktan reddettiği için hiçbir şeyim olmuyorsun. Ve annen olacak o ahlaksız kadın, küçük kızını yetimhanelere terk ederek evlatlıktan çıkardı, ne için? Sırf yine ahlaksız olan babamla evlenebilmek için. Bu yüzden ne sen benim kardeşim ne de ben senin abinim!”

“Abim olmayışın istediğin zaman beni hırpalayarak öpeceğin anlamına mı geliyor? Bu olayda hiç bir suçumun olmadığını biliyorsun madem neden bana karşı olan davranışların bu kadar kaba?”

“Çünkü annem… Neyse boş ver unut gitsin. Sana açıklama yapmak zorunda değilim!”

“Nasıl bir oyunun içine sürüklediniz bizi? Suçsuz olduğumuzu bildiğiniz hȃlde neden bizi kaçırıp hayatımızı berbat bir duruma getirdiniz? Anladım, sizin için her şey bu kadar basitti değil mi?”

Güvertenin orta yerinde bağdaş kurarak oturuyorlardı. Aslı tenis maçı izler gibi karşısında karşılıklı oturan Sinem ve Cihan’ı izliyordu. Tam bir saattir birbirlerine sataşıyorlardı. Sinem bazen işi şakaya vurur gibi görünüyordu fakat bu hareketi içinde kopan fırtınaları Aslı’nın görmesine engel değildi. Cihan’ın babası Mehmet Eroğlu yüzünden, Sinem on dört yaşında Çocuk Esirgeme Yurduna terk edilmişti. Leyla Hanım kızını istemediğini açıkça dile getirmişti. Mehmet Eroğlu, Leyla Hanım ile birlikte olabilmek için karısını boşamıştı. Genç oğlu bu duruma karşı gelince de babası tarafından evlatlıktan reddedilmişti. Adam âşık olduğu kadın için hiç gözünü kırpmadan ailesine resti çekmişti.

O genç oğlan büyümüştü, başından kızgın alevler çıkararak oturuyordu ve sinirli bakışları Sinem’i hedef almıştı. Sinem’in ona sürekli abi demesinden hoşnut değildi. Sinem’de bazı duygularını dışa yansıtmak istemediğinden ve Cihan’a karşı olan öfkesinden dolayı onu bu şekilde sinir etmek için elinden geleni yapıyordu. Aslı’nın kafasındaki yapbozun parçaları yavaşça yerlerini buluyordu artık. Cihan’ın hırçın davranışlarını, Sinem’i iteleyip kakmasının sebebini artık anlıyordu. Fakat bu olayda dostunun hiç bir suçu yoktu, en az kendisi kadar mağdur bırakılmıştı. Cihan’ın annem dedikten sonra susması kızların dikkatinden kaçmadı. Sinem’i kaçırmasının annesiyle ilgili olduğu konusunda bir şüphe uyandı Aslı’nın kafasında. Şu an her ne kadar belli etmese de Sinem’inde aklı bu düşünceyle meşgul olduğunu biliyordu.

Gözleri Cihan’ın üzerinde gezindi bir süre. Genç adamı incelemeye aldı. Tıpkı Sinem gibi sarışındı. Gözleri koyu maviydi. Uzun boyluydu, atletik bir yapıya sahipti ve kesinlikle çirkin değildi. Şimdiye kadar hiç dikkat etmemişti fakat gerçekten çok sempatik duruyordu. Ve dostunun dikkatini çekmeyi kesinlikle başarmıştı. Sinem her ne kadar belli etmese de dostunu iyi tanıyordu Aslı. Gözlerinin sürekli uzaklara dalıyor oluşunu ve iç geçirmesini Cihan’dan kaynaklandığını düşünüyordu. Tabii Cihan’a attığı kaçamak bakışlarını da unutmamak gerekti.

Denizde Yanan Ateş (Kitap)Where stories live. Discover now