2.Bölüm

11.4K 683 108
                                    


Gözlerini gecenin karanlığına açtı. Uyumuştu ama hangi ara uyuduğunu bilmiyordu. Yüzündeki ıslaklığa bakılırsa uykuya dalalı çok fazla olmamıştı. Ağlamaktan göz kapakları şişince açık tutmakta zorlanmıştı. Sinem’in dizine yaslamıştı başını uyurken, arabanın tavanını izleyen gözlerini Sinem’in yüzüne çevirdiğinde göz göze geldiler. Dostu en az kendisi kadar dağılmış görünüyordu. Sinem’in yatıştırıcı bir biçimde alnında gezinen başparmağını hissetti önce, sonra saçını okşamıştı usulca.

“Korkuyorum!”

Dostunun sesi çok fazla ağlamaktan kısılmıştı. Sarı saçları dağılmış, yeşil gözleri yorgun bakıyordu. Kendisi de en az onun kadar korkuyordu. Kendisi korkuyu ve çaresizliği bu denli yaşayıp hissediyorken, dostunu nasıl teselli edeceğini bilmiyordu. Ama denemeliydi…

“Korkma, her şey düzelecek!”

Uzandığı arka koltuktan doğrularak Sinem’in ellerini tuttu. Hâlâ arabanın içinde seyir halindeydiler, kaç saattir yolda olup nereye götürüldüklerini bilmiyorlardı. Sağında duran cama başını çevirip biraz daha dikkatli bakınca, Adana şehrini geride bıraktıklarını gördü. Artık o huzur dolu evlerinden fazlasıyla uzaklaşmışlardı. Önlerinde dipsiz bir kuyu vardı ve kızlar o kuyunun içine adamlar tarafından körlemesine itilmişlerdi. O kuyudan sağ çıkabilecekler miydi? Meçhuldü, henüz bilmiyorlardı.

Tekrar ön cama bakarken gözleri dikiz aynasına kaydı. O an içi birden ürperdi. Neşeden yoksun bir çift ela gözle kesişti gözleri. Adamın sert bakışları Aslı’nın yüreğine korku salmaya başlamıştı yine. Gözleri ölümün soğuğunu çağrıştırıyordu. Yüzünü gölgesinde boğacak kadar kin ve öfkesi kime karşıydı? Babasından ne istiyor olabilirdi? Bu kadar değerli olan neydi ki karşılığında kendilerini kaçırmaya göze almıştı bu adamlar? Hiçbirine verecek cevabı yoktu ne yazık ki. İçindeki ses zor günlerin kendilerini beklediğini fısıldıyordu.

Arabanın aniden durmasıyla düşünceleri dağıldı. Zahit ve Cihan başlarını arkaya doğru çevirip kızların yüzlerini süzdüler önce, sonrasında sert çıkan ses tonuyla konuştu Zahit.

“Bir dediğimin ikiletilmesinden hoşlanmam. Tüm emirlerimi sorgusuz yerine getireceksiniz. Ha, yok biz şımarık kızları oynayacağız derseniz…”

Sözlerinin devamını getirmeden önce Aslı’yı tepeden tırnağa süzüp en son gözlerine baktı. Tehdit edercesine konuşması Aslı’nın yıpranmış olan sinirlerine dokundu. Kızın tek kaşı sinirle havalanırken adamın sözünün devamını getirmesine izin vermedi.

“Dersek ne? Ne yaparsın söylesene? Beni bir çanta gibi kolunun altında taşıyıp yine beynimi mi sarsarsın?”

Zahit bembeyaz dişlerini sinirle birbirine bastırdı, konuşmaya başlamadan hemen önce dilini dişlerinin ucunda gezdirdi.

“Bir daha sözümü kesersen eğer sarsmakla yetinmem o beynini yerinden dağıtırım.”

Gözlerine kadar ulaşmayan bir tebessüm kondu Aslı’nın dudaklarına. Zahit kendini ne sanıyordu acaba? Bunun cevabını bilmek istediğinden emin değildi aslında çünkü onun hiçbir şeyi kendisini ilgilendirmiyordu. Adamın özgüveni tavan yapmış durumdaydı. Oturduğu yerden öne doğru yaklaştı. Zahit ile yüzleri arasında mesafe yok denecek kadar azdı. Aslı’nın beklenmedik yakınlığı karşısında, Zahit dolgun dudaklarını birbirine bastırarak düz bir çizgi haline getirerek gerdi.
Adamın mavi tonun ağırlıklı olduğu ela gözlerine dikti gözlerini. Kendisini kolundan tutarak geriye çekmeye çalışan Sinem’e hiç dönüp bakmadı.

“Uf, amma çok korktum.”

Aslı’dan böylesine alay içeren bir hareket beklemediği yüzünün aldığı şekilden apaçık ortadaydı genç adamın. Fazla kalın olmayan kaşlarını çatarak gözlerini kıstı. Gözlerini Aslı’nın üzerinden çekmeden Cihan’a emretti.

Denizde Yanan Ateş (Kitap)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang