Hataların Üstünü Örtme Hatası

1.4K 143 82
                                    



Cumartesi akşamı bütün hazırlıklarımızı bitirmiş, süslenip püslenmiş, söz için gelmelerini beklerken; ara ara aklıma bir çılgınlık yapmak geliyor. Her şeyi bırakıp kaçmak, kimsenin beni bulamayacağı bir yere gitmek; ama annemi görünce vazgeçiyorum. Böyle bir şey yapsam bize kıyamayan babam annemi kesin doğrar. Zaten nereye gideceğimi de bilmiyorum ki. Saçma sapan fikirler üreten beynimin oyunlarına yenik düşmüyorum ve çalan kapıyı açtığımda, karşımdaki insan yığınını görünce, kendimi o ana ve ondan sonrasına odaklıyorum.

İstemeye gelen gruba bir kaç kişi daha eklenmiş olarak giriyorlar içeriye ve isteme gecesinin tam bir benzeri olan bu gecenin sonunda, parmağımda yüzükle yolculuyorum her birini tek tek öperek. Bir ay sonrasına nişan yapmak için sözleşiyor büyükler ne gerek varsa. Taktık işte yüzüğü abartmanın anlamı ne? Ama nişan zamanı geldiğinde, aradan geçen sürede yaşadıklarımız bu insanların her türlü geleneklerini eksiksiz devam ettirdiklerini gösteriyor bize.

Nişanı evde yapıp, akşam da dışarıda devam etmeye karar veriyoruz. Söze bile bu kadar kalabalık gelen insanların, nişana nasıl geleceğine dair tahmin yürütemediğimiz için, kendi evimizde kadınları, Sevgi' lerin evinde de erkekleri ağırlarız diye düşünüyoruz ve protokolleri uygulamaya başlıyoruz. En nefret ettiğim kısım, nişan alış verişi dedikleri ve bazılarını hiç kullanmayacağımı bildiğim şeyleri almak için saatlerce dolaşmak. Hava insanı buharlaştıracak kadar sıcak. Aslında bana kalsa nişanlımla yalnız çıkmak isterdim alış verişe ama yanında gelen kayınvalidemi görünce bunun boş bir istek olduğunu anlıyorum.

- Kusura bakma güzel kızım. Ben hiç istemedim gelmek ama ikiniz de gençsiniz. Üzerinize bu kadar parayı verip de sizi yalnız yollamaya korktum. Geçen sene bu deli oğlana babası oldukça yüklü bir para verip, çek ödemeye yollamıştı. Cebinden çaldırmıştı. Korktuk gene aynısı olur diye.

- Önemli değil, hem biz pazarlık etmeyi de bilmiyoruz. Yanımızda büyükler olursa daha iyi bizim için.

Kadının da aslında benimle aynı fikirde olmasına seviniyorum. Sabah erkenden çıktığımız alışveriş akşama doğru bitiyor. Akla gelebilecek her şeyi alıyorlar bana hiç hesabını yapmadan. İçlerinde en çok nişanda giyeceğim elbiseyi seviyorum. Siyah, kolsuz, bele oturan ve aşağıya doğru çok hafif kloş uzanan, dizlerimin biraz altında elbisenin önünde gene siyah ipek iple işlenmiş ve tam göğüslerimin üzerine yerleşen çok güzel bir desen var. Kolsuz olması beni rahatsız ettiği için üzerine en azından kollarımın çıplaklığını biraz örtecek şifon bir tunik alıyorum ama ikisinin birbirine uyumu elbiseyi olduğundan gösterişli yapıyor ve ben kuaförde saçlarım yapılmış halde eve gelip, bu ikiliyi üzerime geçirdiğimde, herkesten büyük bir beğeni alıyorum.

Tahmin bile edemediğimiz kalabalık akını gelmeye başladığında erkekleri bir üst kata, kadınları bizim eve alıyoruz. Nişan pastam ve yanındaki ikramlıklar hayatımdaki tek aşkı ilk gördüğüm evden, yani Fatma'lardan geliyor. Nişan hediyesi. Buruk, kırık bir hediye. Hayır. Şu anda, burada aklıma gelmesine izin vermeyeceğim.

Sabaha karşı evde kızlarla ve annemle otururken, bu geceden aklımda kalanlar, parmağımda ağırlığını hissettiğim ve ince söz yüzüğünün yanına takılmış olan alyansım, insanları evde bırakıp on beş yirmi arkadaş gittiğimiz taverna, artık nişanlım dediğim Gencoğlan'ın kolama kattığı içkiyi içmem için ettiği ısrarlar ve dans pistinde ayakta durabilmek için O'na nasıl yapıştığım var. Gerisi iptal. Arabaya binip geri dönüşümüzü hatırlamıyorum. Ne de eve nasıl girdiğimizi. Kızlarla abuk subuk şeylere gülüyoruz ve annem bize delirmişiz gibi bakmakla birlikte kahkahalarımıza eşlik ediyor. Bizim binada oturan kızlar evlerine gidiyor, diğerleri kalıyor ve isteğimiz dışında uykuya yenik düşüp, kelimenin tam anlamıyla sızıyoruz.

Umuda Tutunmak #Wattys2018Where stories live. Discover now