Beklenen An

926 128 10
                                    



Beklediğiniz şeyin, umudunuzu artık kesmek üzereyken gerçekleşmesi, olması gerekenden daha mutlu eder sizi. İlk hamileliğinize sevinirsiniz ama yıllarca çocuğunuz olmadığında, tam artık olmayacağını kabul ettiğiniz anda gelen hamilelik, sevinçten delirtir.

Ya da günlerce komada kalan hastanızın, artık kurtulamayacağını düşündüğünüz anda gözlerini açması.

Ya da ya da, ilk mahkemede çıkmasına kesin gözüyle baktığınız eşinizin, 17 ay sonra 6. mahkemede, artık asla tahliye olamayacağını düşündüğünüz anda çıkması, bir düşünün neler hissettirir?

Dedim ya, başınıza ne gelirse gelsin, bir süre sonra alışıyor ve günlük hayatınıza kaldığınız yerden devam ediyorsunuz.

İkinci mahkemeden sonra söylemeye cesaret ediyorum babama. İlk sorusu.

- O çek işlerinden mi? Oluyor.

- Hayır, diyorum ve kurşunlamayı anlatıyorum. Aldığım cevap bunca aydır kendimi yiyerek, boşuna sakladığımı gösteriyor:

- Adi suçtan yatmasın da, erkek adamın eli silah da tutar çiçek de.

Kendisinin de içerde çok kalmışlığı olduğu ve silahla ilgili hiçbir şeyi yadırgamadığı için, neredeyse sevindi diyeceğim geliyor.

Artık sakladığım bir şey olmadığı ve eşimin nerede olduğunu sorduğu zaman, yalan söylemek zorunda kalmayacağım için, içim rahat gidiyorum annemlere. Ama o günden beri babam ayrı bir düşkünlük gösteriyor çocuklara ve hatta bir kere büyük oğlumun poposuna bir tane şaplattım diye az daha ilk dayağımı yiyordum bu yaşta babamdan.

Günler akıp gidiyor, ani baskınlar yapan polislere de, alacaklarını istemeye gelen yabancılara da alışıyoruz. Pikniklere gidiyoruz. Çocukları denize götürüyoruz. Buruk da olsak eğleniyoruz. Ama her eğlencemize o kadar tembihlediğim halde kayınvalidemin gözyaşları da katılıyor, onlarsız olmuyor. Hıçkırık tutsa oğlu onu anıyor, yemek yerken boğazına takılsa, oğlu aç oluyor, denize bakarken oğlu denizi çok severdi oluyor, oluyor da oluyor. Üç oğlu daha var ama bu başka.

- O benim en kötü günlerimin tek güzel şeyiydi, diyor. Onun sayesinde dayaktan kurtuldum. Liseye gidiyordu, babasını bana el kaldırırken gördü, elini havada yakaladı ve "bir daha anneme dokunursan seni öldürürüm!" dedi. O son oldu. O günden beri dayak yemediğini söylüyor ama inanmıyorum, kesin arada çimdikliyordur. Babamla ilgili o içimdeki kurt ara ara hep yüzünü gösteriyor bana ama dedim ya, yakalayamıyorum. Hep gülüm canım konuşuyor karısıyla. O da aynı oğlunun bana düşkünlüğü gibi düşkün karısına ve adını hiç kullanmaz hep Alagöz der. Alagöz gülüm aşağı, alagöz canım yukarı. Ama var bir şey biliyorum.

Artık yaz bitmek üzere ve oturduğumuz evin birkaç sokak arkasında yapılan ve babamın yıllardır taksitlerini ödemeye çalıştığı ev bitiyor. Birkaç güne kalmaz oraya taşınacaklar. Ben de onlarla gidiyorum doğal olarak. Ama Gül Annem için çok seviniyorum. Yorgun bedeni artık kaldıramıyor bu evin yükünü. Akşama kadar açık kapıdan giren çıkanla, alt kattaki dükkana yemek, çay taşımakla baş edemiyor. Elimden geldiğince yükünü hafifletmeye çalışsam da, olmuyor, çok yoruluyor.

Yeni ev çok güzel. Site içerisinde, kaloriferli, asansörlü. Siteye ait bahçesi üç futbol sahası büyüklüğünde neredeyse. Çocuk parkı, basket sahası, otoparkı, tam teşekküllü. Güvenlik görevlisi de tutuyor yönetim. Çocuklar için çok seviniyorum. Artık rahatça bahçede, parkta aklım onlarda kalmadan oynayabilecekler. En önemlisi Gül Annem artık rahat edecek.

Umuda Tutunmak #Wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin