Ve ben hala O'nunlayım

869 126 4
                                    

İzafiyet teorisine göre, zaman göreceli bir kavramdır. Güzel anlar yaşadığınızda bir saat bir dakika gibi, ama kızgın bir tavayı elinizde tutuyorsanız bir dakika bir saat gibi gelir insana.

Sanki kızgın bir tavayla geçirdiğim iki günün sonunda, kapıya gelen kişiye kötü bir haber duyma endişesiyle bakıyorum. Kapıdaki Halil Abi ama yüzünde beklediğim kötü haberi verecek ifade yok.

- Hayırdır abi?

Gözlerim yüzüne dikkatle bakıyor.

- Hayırdır korkma bacım. Seninki şehir dışında. Bugün gelecekti ama birkaç gün daha kalacakmış. Sen de annene gidecekmişsin.

- Eminsin değil mi? Kötü bir şey yok?

- Vallahi yok bacım, içini ferah tut. İstersen hazırlan ben götüreyim seni.

- Yok, sağ ol abi. Hazırlanmam uzun sürer. Kardeşim gelir alır beni.

- Var mı bir ihtiyacın?

- Sağ ol abi, yok.

Arkasından kapıyı kapatırken, "kahretsin!" diyorum, işin yoksa bekle şimdi.

Hemen çocukların yanında kalması için komşuyu çağırıyorum ve evin biraz ilerisindeki kontörlü telefondan annemi arayıp, kardeşimi göndermesini istiyorum. Eve dönüp hazırlanıyorum ve kardeşimin gelmesini bekliyorum.

Ve annemlerde kalışım bir hafta sürüyor, tamamen habersiz geçen bir hafta. Ve nihayet geliyor, yorgun ve kirli. Hiç içeri girmeden hazırlanmamı söylüyor. Sesimi çıkarmadan dediklerini yapıyorum. Evdekilerle vedalaşıp, aşağıya iniyoruz. Yolun karşısındaki Mercedes'e doğru ilerliyor, ben de kucağımda ufaklık, elimde diğeri takip ediyorum. Arka kapıyı açıp çocukları yerleştiriyor, eşyaları bagaja koyuyor. Ben de arkaya çocukların yanına geçiyorum ve bir an olduğum yerde sıçrıyorum. Arabanın koyu renkli camları yüzünden fark edemediğim dev, ödümü patlatıyor, hemen bir merhaba çekiyorum. Sanırım O da merhaba diyor ama öyle hızlı geçiyor ki, yanılıyor da olabilirim... Kendi ufak tefekliğimden dolayı biraz iri olan herkesi dev sanıyor olduğumu bilmeme rağmen, bu adam konusunda kesin hesaplar yapabiliyorum. Boyu rahat 2 metre var ve koltuğu kaplayış şekline bakılırsa kilosu da 120 civarında olmalı. Boy, en hesaplamalarımın sonucunda normal bir arabaya sığamayacağı için, cüssesine göre araba aldığını düşünüyorum çünkü arabanın maşallahı var, yayla gibi.

Direksiyona eşim geçiyor, arabayı çalıştırmadan önce bizi tanıştırıyor ve karşımda Murat Abi. Konuşması tarif edilir gibi değil. Sanki yıllarca içk,i sigara kullanmış da kalınlaşmış ses tonuna bir de harflerden ziyade, kelimeleri yutarak konuşması eklenince, söylediklerini anlayabilmek için en az 2-3 tekrar yapması gerekiyor ama anlamadığımı belli etmeye utandığım için sadece kafa sallamakla yetiniyorum. Pala bıyıkları, kısacık saçları ve konuşmasıyla oldukça korkutucu. Sanırım "ben O'nun yanında kekemeyim" derken, eşim haklıymış.

İkisinin arasındaki konuşmaları anlamaya çalışmaktan, ne ara evin önüne geldiğimizi anlayamıyorum. Ufaklık kucağımda uyurken, iniyorum arabadan, memnun oldum gibisinden bir şeyler zırvalıyorum içerideki ürkütücü adama ve elimden geldiğince hızla eve yürüyorum. Eşim de diğer oğlum ve eşyalarla peşimden geliyor.

- Bir saate kadar evdeyim. Murat Abi'yi bırakıp geliyorum.

Aceleyle gidiyor. Ben daha eve yerleşmeden dediği hızla da geri geliyor. Hemen duşa giriyor. Bir süre sonra sesi hala çıkmayınca gidip bakıyorum, üzerinde bornozla uyuyakalmış. Çocukları doyurup, yatırıyorum. Sonrasında çantaları boşaltıyorum, kirlileri yıkıyorum derken epeyce oyalanıyorum ve hala O'nda uyanma belirtisi yok. Sanırım bu gece de kızgın tavayla yatacağım. Saate baktığımda 11'i gösteriyor. Yanına gidip hafifçe dürtüyorum, tersleniyor.

- Kalk bornozunu çıkar da, rahat yat.

- Git başımdan.

- Yaa kalksana, yatağı ortalamışsın, bana yatacak yer yok.

- S...n uykumun içine, s.. git manyak karı.

Uyku sırasında söylediği diğer cümlelerin yanında bunların hafif kaldığını düşünüp, sıra diğer arsız cümlelere gelmeden, kendime bir çarşaf ve pike alıp, içerdeki çekyata uzanıyorum. Televizyonda sürekli zap yaparak geçirdiğim yarım saatin ardından, tepemde dikilen birinin varlığıyla irkiliyorum.

- Öteye git.

- Sen geç bu tarafa, ben sık sık kalkıyorum. Sonra rahatsız ediyorum diye başlama gene.

Diğer tarafa geçmesi için iyice kenara çekiliyorum.

- Öyle yorulmuşum ki, nasıl uyudum farkında değilim.

- Belli, uyurken ayarın kaçtı gene.

- Sana kaç kere dedim, uyurken ne söylediğimi bilmem ben, aldırma bana diye.

- İyi de aldırmadan olmuyor ki. Gecenin bir yarısı Murat arasa anında hazır ola geçiyorsun ama bana geldi mi dümdüz. Bana küfür etme. İçim soğuyor yaa, anlamıyor mu sun?

- Çok güzelsin.

- Hadi ordan, konuyu değiştirme.

- Vallaha bak yaa. Her gördüğümde daha güzel geliyorsun gözüme.

- Hee belli.

n Bana bak kadın. Sen benim kadınımsın, ben de senin erkeğin. Ötesi yok. Anladın mı?

Cevap vermiyorum.

- Anladın mı dedim?

- Anladım.

- Söyle şimdi, bana erkeğim de.

Söylemek istemiyorum yaa. Beni buna mecbur etmeye hakkı yok.

_Söylesene. Erkeğim, çok seviyorum seni de.

_Erkeğim, seni çok seviyorum.

Kendimden nefret ediyorum. Kendimden de, ondan da nefret ediyorum.





Umuda Tutunmak #Wattys2018Where stories live. Discover now