Şüphe Tohumları..

788 140 10
                                    


Ya çok temiz kalpli ya da Rabbimin sevdiği bir kulum ki, yapılan gizli işler bir şekilde karşıma çıkıveriyor ve herkesin söylediği kadar salağım ki yapılan açıklamalara hemen inanıyorum. Belki de işime öyle geldiği için inanmış gibi yapıyorum, kim bilir?

Artık rutin bir şekilde hafta sonları Gül annemlerdeyiz. Kış gelmek üzere ve bahardan kalma güzel havaları bahçede geçirmeleri için çocukları getiriyorum sık sık. Bazen çocukları orada bırakıp annemlere geçiyorum. Annemlerde ortalık henüz durulmadı. Kızcağızın intihar etmeye kalkmış olması beni çileden çıkartıyor ama ne çare elimden gelen bir şey yok. Ailesinden sürekli gelen telefonlar, arada ettikleri tehditler, en sonunda yapılan zarar ziyan pazarlığıyla geri çekilmeleri annemi de babamı da oldukça yıpratıyor ve aynı düşündüğüm gibi birkaç gün sonrasında babam kardeşimin evi terk etmesine sebep olacak kadar haşlıyor kendisini. Ama bu ilk değil, tıpış tıpış döner nasılsa.

Çocuklarla birlikte girdiğim sitenin bahçesinden, tek başıma çıkıyorum eve. Gelmek istemiyorlar yukarı. O kadar sık geliyorum ki bana anahtar verdiler ve kendi evim gibi, evde olsun ya da olmasınlar rahatlıkla giriyorum içeri. Akşam olmak üzere. Gül annem mantı masasının başında, un içinde. Hemen oturuyorum yardım etmek için ve güle konuşa çabucak bitiriyoruz, zaten çoğunu yapmış olduğu mantıyı. Eşimi arıyorum, yemeğe yetişmesi için. Büyük ve ortanca kaynım evde ama Sarp'ımın okulda olması evi bomboş yapıyor sanki.

Ve beni gerçekten şaşırtarak yetişiyor mantıya. Ve daha da şaşırtarak gece kalacağını söylüyor. Oldukça kalabalık bir ailede yemek yerken gürültü olması çok normal ama masada eşim varsa gürültüden ziyade cümbüş olması daha da normal. Herkese aynı anda laf yetiştirebilmek cidden büyük bir yetenek ve eşim bu yeteneğe fazlasıyla sahip. Bel altı, bel üstü konuşuyor rahatlıkla, annesi babası varmış, çocuklar duyarmış hiç fark etmiyor, argosunu da kullanıyor, edepsiz esprilerini de yapıyor. Arada öfkeyle bakmama ya da masanın altından çimdiklememe cevap olarak kendini frenliyor ama en fazla beş dakika, sonra gene aynı terane. Yok, yok, bu adam olmaz.

Birkaç hafta önce, Zafer, yani ortanca kaynım eve internet bağlattı. Arada sırada giriyorum ama fazla kalacak kadar ilgimi çekmiyor. O yüzden büyük kaynımın yanına gidip, yere yayılıyoruz eşimle. Sonra birden aklına gelmiş gibi fırlıyor yerinden:

- Nurhan'ı arayayım da msn'e gelsin, diyor. Yarın gene Bursa yolculuğu var. Konuşamadık.

Çıkıyor odadan, bilgisayarın olduğu odaya geçiyor. İçimde herhangi bir art niyet oluşmuyor ve filmi izlemeye devam ediyorum.

Bir saat kadar sonra geliyor, annemin bizim için açtığı döşeğe uzanıyor, çok geçmeden de uyuyakalıyor. Film bittiğinde, gözlerimde uykudan eser arayarak, bilgisayar odasına geçiyorum. Zafer uyumamış, internette takılıyor.

- Kalkayım mı yenge?

- Bilmem, az takılsam mı, gidip yatsam mı karar veremiyorum. Zerre uykum yok. Abin buradayken yanında mıydın?

- Buradaydım ama balkondaydım. Biriyle konuştu msn de.

- Biliyorum, patronun kızıyla Bursa'ya gideceklermiş yarın da, ne konuştular acaba?

- Şşt, yenge, sana bir iyilik yapayım mı?

Sırıtıyorum:

- Yap hele bakayım.

Pc nin başına geçiyor, bir iki yere tıklıyor, ekrana bir sürü yazışma doluyor.

- Ne bu? Diyorum

- Kocanın yazışmaları, diyor, ama söylersen valla bak bir daha konuşmam senle.

- Sen okudun mu?

- Bana ne, hiç işim olmaz. Geç sen, ben bir sigara içeyim balkonda.

Bilgisayar masasının hemen yanındaki balkon kapısında gözden kayboluyor. Ben de merakla başlıyorum okumaya. Önce gayet klasik şeylerden konuşuyorlar. Sonra Bursa'ya gitme planları ve oradaki iplikçiyle yapacakları görüşmeleri. Ardından konuşmaları yavaş yavaş bir flört havasına dönüyor. Bursa'ya gitmişken Uludağ'a bir kaçamak yapmaktan falan bahsediyorlar. Birbirlerine iltifatlar ediyorlar. Gerisini okuyamıyorum. Ekranı kapatıyorum, derin nefesler alıyorum ve mutfağa gidiyorum. Sigara yakıyorum ellerim titreyerek, mutfak balkonundan gökyüzüne bakıyorum ne yapmam gerektiğini düşünürken. Sakinleşmek için yıldız sayayım diyorum iki üç tane ancak buluyorum. Yok bitiremeyeceğim bu sigarayı. Söndürüp çöpe atıyorum ve direk yattığı odaya giriyorum. Yayılmış yer yatağına, gayet derin bir uykuda belli, sesleniyorum duymuyor. Göğsünden dürtüyorum, tek gözünü açıp bana bakıyor ve ne olduğunu soruyor.

-Bir kalksana sen, diyorum, şapşal şapşal bakıyor uyku sersemi, oturur pozisyona geliyor.

Yüzüne bakıyorum, gözlerimi gözlerine kilitleyip, bir şey daha sormasına fırsat bırakmadan, o uyku mahmuru yakışıklı surata, elimin tüm gücüyle patlatıyorum tokadı ve arkamı dönüp çıkıyorum.

Mutfağa geçip, hızla bir sigara daha yakıyorum. Daha ne olduğunu düşünmeme fırsat kalmadan yalpalaya yalpalaya, yüzünde elimin iziyle karşıma dikiliyor.

- Ne oldu ya manyak mısın sen?

- Sen söyle ne olduğunu.

- Ne derdin varsa açık açık söyle, neydi bu şimdi?

- Neler konuştunuz Nurhan hanımla?

- Ne konuşacağız, yarın ki işi.

- Okudum hepsini, yalan söyleme.

Önce yüz ifadesi anlayamadığım bir değişikliğe uğruyor, ardından aynı hızla toparlanıyor ve gülmeye başlıyor:

- Harbiden kafayı sıyırdın kızım sen. Sadece şakalaşıyorduk.

- Haa, Uludağ kaçamağı şakaydı yani?

- Manyak, kardeşi de gelecekti, onu ekme planları yapıyorduk. Vallahi billahi yanlış anlıyorsun. Senden başkasına bakmıyorum bile. Deli misin sen be, aşığım sana aşık, ilk günkü gibi.

Yanaşıyor, sırnaşıyor, içimi rahatlatmak için binlerce cümle kuruyor, rahatlamasam da inanmış görünüyorum.

- Sana tek bir şey söyleyeyim Gencoğlan. Ama on yıl, ama yirmi yıl sonra, duyarım ki aslında aranızda bir şeyler geçmiş, yaşıma başıma, çoluğuma çocuğuma bakmam boşarım seni. O ucuz tehditlerin de vız gelir, kapiş?

- Benden her türlü ibneliği bekle ama bunu bekleme. Benim tek derdim para. Öyle bir şey olursa boşa beni, şerefsizim ses çıkarırsam.

Ciddi gibi görünüyor ama o kadar usta ki yalan söyleme konusunda, kafamdaki soru işaretlerinin hepsini silse de, gizli bir köşede bir tane bırakıyorum yedekte. İleride lazım olur belki.

Kollarımdan tutup kaldırıyor, sımsıkı sarılıyor bana.

- Manyak, dünyanın en güzel kadını benimken, başkasına bakmaya tenezzül eder miyim? Çok seviyorum seni.



Umuda Tutunmak #Wattys2018Where stories live. Discover now