UTANÇ

1.3K 150 48
                                    



Her zaman utanmaktan çok korkan biri oldum. İstedim ki hep doğru adımlar atayım, doğru kararlar vereyim, incitmeyeyim, incinmeyeyim. O yüzdendir kavga etmeyişim, çirkin cümleler kurmayışım, her olayın altında güzel bir şey arayıp, her şerri hayra yoruşum. Yoksa ben de bilirim bir cümleyle insan öldürmeyi ama yapamam; kıyamam işte. Haa; içimden geçmez mi? Hem de nasıl geçer. Ağzıma geleni saysam, ısırsam, vursam, üstünde tepinsem; ama dedim ya, ben hiçbir canlıya kıyamam.

Evliliğim daha 3 aylık olmadan; evlenir evlenmez çocuk yapmam diyen ben, yanlıştır diye kırıp yenisini yaptığım her testte pozitifle karşılaşıyorum. Akşam eve geldiğinde , sanki haberlerde duyduğum bir haberi aktarır gibi söylüyorum hamile olduğumu. Gözlerinden belli, seviniyor ama öyle filmlerdeki gibi sarılıp, havalarda döndürmüyor beni ya da yeri göğü inletecek kahkahalar atmıyor. Sevinç tepkilerimiz var ama sanki her sene bir çocuğa alışıkmışız gibi gayet normal davranıyoruz; ama o normalliğin aksine her akşam ilk konuştuğumuz konu bu oluyor. İsim hakkını ben almak istiyorum ve nedense hep kız isimleri düşünüyoruz.

Ben Gülce olsun istiyorum, hep gülsün; o ise aklına, hayaline gelen en saçma isimleri sıralıyor. Her gün işten yeni isimler düşünüp ya da birilerine sormuş olup geliyor ama bana kabul ettiremiyor; sadece gülüyorum ama kötü yorumlarda bulunmuyorum. Sadece Gülce olacak! Bir şekilde halledeceğim. Bu isim çok sevdiğim bir şiire ait ve aklımda kalan birkaç satırını okuyorum O'na:

Bir gamzelik rüzgâr yetecek
Ha itti beni, ha itecek
Güzelliğin zulme çaldığı sınır
Uçurumun kenarındayım Hızır
Ben fakir
En hakir
Bin taksir
Ateşten
Kalleşten
Mızrakla gürzden
Dabbetülarz'dan
Deccal'dan, yedi düvelden
Korku nedir bilmeyen ben
Tir tir titriyorum Gülce'den
Ödüm patlıyor Gülce'ye bakmaktan
Nutkum tutuluyor, ürperiyorum
Saniyeler gözlerimde birer can
Her saniyede bir can veriyorum

Okuyorum okumasına da, başka birçok konuda olduğu gibi, şiirde de anlaşamıyoruz. Yok, adam sevmiyor. Ben kitap okumadan gün geçiremem, O hiç okumuyor. Ben Türkçe pop, sanat müziği severim, O arabesk. Ben dram, korku-gerilim, aksiyon filmlerini severim, O otuzuncu tekrar İnek Şaban filmlerini. Ben belgesel izlerim, o tele vole. "Sanat belgeseli bunlar!" der bir de pişkin pişkin... Yani ben siyahsam o beyaz; ortak hiçbir konumuz yok ve ben bunu çok geç fark ediyorum.

Hamile olduğumu uzun bir bekleyişten sonra haber verdiğim kayınvalidemler, havalara uçuyor. Anneme söylediğimde ise beklediğim tepkiyi alıyorum, pek de sevinmiyor; çünkü bu evlilikten umutlu değil. Bu evliliğin yürümeyeceğinden çok emin görünüyor ve bu çocuğun işleri zorlaştıracağını düşünüyor. Annem bunca insan arasındaki tek doğru gözlemci farkındayım(Aslı'yı da unutmamak gerek) ama ısrarla her şeyin yolunda olduğunu söylediğim için yapabileceği bir şey yok.

Hamileliğim ilerledikçe, paytak paytak yürüyen bir ördeğe benzedikçe kıskançlığının da dozu artıyor. Kısa kollu balkona çıkmam ya da tanıdığım bir erkekle selamlaşmama tanık olması kıyametleri koparmasına yetebiliyor. Ben kavga sırasında sessiz kaldıkça daha da öfkeleniyor; kendimi savunmamı, benim de bağırıp çağırmamı istiyor ama yapamıyorum ki. İçimden o an geçenleri söylesem, kalbimdekileri bir döksem, arkamı dönüp gitmem lazım; ama biliyorum ki kapıya varmadan beni öldürür. Karşımdakinin cümlelerini affedebilirim ama kendi cümlelerimi edemem; ağzımdan çıktıkları anda bütün bağlarımı koparırım ve bağlarımı kopardığım bir insanla da sırf mecbur olduğum için duramam. O yüzden susmayı tercih ediyorum her seferinde.

Öfkenin de, romantizmin de doruklarında gezen biri olmak nasıl bir duygudur? Akşam bin bir küfür ve sövgüyle edilen kavganın ardından, sabah hiçbir şey olmamış gibi beni öperek işe gitmesi ve iş dönüşü eve geldiğinde romantik sahneler dekore etmesi, mumlar yakması, romantik konuşmalar, bana olan sevgisini anlatan cümleleri, sanki iki ayrı insanla evliymişim hissini veriyor bana. Ve bir akşam yediğimiz romantik yemek sofrasında söylediği bir cümle afallamama sebep oluyor:

Umuda Tutunmak #Wattys2018Where stories live. Discover now