Ölümden Korkmaz Ölüden Korktuğu Kadar..

919 133 23
                                    


İhtiyaçlar ne derece gururun önüne geçebilir, ya da gurur ne kadar durabilir çaresizliğin önünde? Acaba başka şansınız olmadığını düşündüğünüz anda mı önünüze çıkan ilk fırsata balıklama dalarsınız, ya da beklemeye sabrınız olmadığından mı? Sonunu düşünerek mi hareket edersiniz o anlarda, yoksa ne olursa olsun artık yaktım gemileri mi dersiniz? Hiç düşündünüz mü dayanma gücünüz ne kadardır para söz konusu olunca? Kendinizi mi düşünürsünüz acaba yoksa içten misinizdir kendim için değil, senin için derken? Sevdiklerinizin ihtiyaçlarını karşılayamadığınızda, onun eksikleri için mi üzülürsünüz, kendinizi eksik hissettiğiniz için mi? Ve neden siz fedakarlık yapmış gibi görünürken, fark etmezsiniz aslında sevdiklerinizin sizin için çırpındığını?

O büyük iftiraya rağmen hala Murat'ın yanında kalması kanıma dokunuyor. Anlamaya çalışıyorum ama başardığım söylenemez. Murat onca şeyi söylediği akşam kafasının bulutlu olmasına sığınarak, unutmuş numarası mı yapıyor, yoksa eşim mi kafasının hoşluğunu bahane ederek umursamaz davranıyor? Böyle bir durumda utanması gereken hangisi? Söyleyen mi, söylenen mi? İkisinin de farkı yok aslında, sonuçta aynı kalıptan çıkan iki kişiler, birbirinin yüzüne bakmaya utanmayan...

Hava öyle soğuk ki, sobalı odanın dışında olduğum zaman düşünme yetimi bile kaybediyorum. İçeride herhangi bir işim varsa, saniyelerle yarışıyorum yapmak için. Oğlumu anaokuluna götürürken küçüğü yanıma almamın mümkün olmadığı zamanlarda da, Necla yetişiyor imdadıma. Bunca soğuğa rağmen bir türlü yere inmek bilmeyen karın yağmasınıysa, mucize bekler gibi bekliyoruz çocuklarla. Çünkü kar demek, birlikte kartopu oynamak, kardan adam yapmak, çok üşümek, kendimizi sobanın arkasına atarak birbirimize sarılıp ısınmak ve paylaştığımız en güzel şeylerden biri demek. Birlikte yaptığımız balkon pikniklerini mi, yoksa kar yağmasını mı daha çok bekliyoruz karar veremiyorum. Ama bizi aile yapan bu küçücük eğlencelerin her biri ayrı bir anı oluşturuyor hayatımızda ve baba, hiçbirinde yanımızda olmasa da biz minicik, güzel, sevimli bir aileyiz.

İnsanoğluna özgü bütün duyguları tek tek yaşayarak, kendim bile farkında olmadan sadece çocuklarımla yalnız bir hayat sürmeye alışıyorum. İhtiyacım olan para düzenli bir şekilde, bazen fazlasıyla geçiyor elime ve ben, dükkan için aldığımız borçları yavaş yavaş öderken rahatladığımı hissediyorum. Babamdan aldığım parayı en sona bırakıp, önceliği arkadaşlarımdan aldığım, aslında başkalarına göre fazla sayılmayacak ama bana göre çok olan parayı veriyorum ve ödediğim her kuruş için ayrı keyif duyuyorum. Borç denilen hastalıklı illet, kabuslarıma girecek, uykularımı bölecek kadar hassas olduğum bir sıkıntı benim için ve bu sıkıntıyı asıl ödemesi gereken hayatımın sözde ortağıysa, Murat'tan meta zoru aldığını bana vermekten başka, kime verdiğimle ya da ne aldığımla ilgilenmiyor bile. Benim de işime geliyor böylesi, çünkü İleride ödediğim bütün parayı geri alabilmek düşüncesiyle, O'ndan gizleyerek kurtuluyorum, hallederiz deyip de aslında umursamadığı bu sorundan.

Çocuklara, borçlara, arada bir uğrayan kocama, komşulara ve yeniden kazandığım neşeme, yani hayatımın akışına nasıl kaptırmışsam kendimi, sanki daha geçen hafta izlemiş olduğum bahar manzarasını tekrar izlerken buluyorum kendimi. Çok sevdiğim için soğuğuna bile itiraz etmediğim kışın beni bırakıp gitmesiyle hüzünlenen içimi, baharın sebep olduğu o güzel görüntüler şenlendiriyor, ama bu yalancı ve zamansız bahar, ağaçların çiçeklenmesine sebep olup da, ansızın kıştan kalma soğuklar tarafından kovalanınca, o pembe beyaz çiçekler, dallarında yavaşça, boyunlarını büküyorlar. Umarım fazla uzun sürmez bu soğuklar yoksa meyvesiz bir bahar geçirmemiz işten bile değil.

Umuda Tutunmak #Wattys2018Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum