3

7.6K 738 716
                                    

     Geç kalmadım. Mutluydum.

     "Bayan Sweet ne anlatıyor?" Sorduğum soruyla Niall'ın ilgisini çekebilmiştim.

     "Ha? Ne?"

     "Benim aptal kardeşim, şöyle hayran hayran bakıp şu beyinsizin kıçını kaldırma."
 
   "Kim demiş, hayran hayran baktığımı? Ne işim olacak o salakla?"

     "Ağzından akan sular öyle demiyor ama." Omzuma sıkı bir yumruk yediğimde kendime geldim ve ciddileştim.

     "Hadi dersi kaynatalım."

     Sırıttı. "Bana uyar, bir tanem." Ayağa kalktı. "Bayan Sweet, Harry'nin astım krizi tuttu. Yanında ilacı yok."

     Birden öksürüyor rolü yapmaya başladım. Öyle ki canım acımaya başlamıştı. Ardından nefessiz kalıyormuş gibi yapmaya başladım. Hoca komik bir endişeyle sınıfa "İlacınız var mı?" diye soruyordu.

    Kimseden çıt çıkmayınca Niall beni kucakladı ve sınıfın kapısına doğru yol aldı. "Ben hallederim. Siz merak etmeyin."

   Öğretmen büyük ihtimalle reddedecekti, bu yüzden cevap vermesini beklemeden çıktık dışarıya. Arkamızdan gelen kadını umursamadan hızlı adımlarla yürümeye başladı. Peşimizden gelmediğinden emin olunca beni kucağından indirdi Niall. Ve elimi tuttu. Birbirimize bakıp sinsi bir şekilde sırıttıktan sonra elimizi kolumuzu sallaya sallaya gezinmeye başladık. Herkes dersteydi. Sadece bahçeye çıkmayı planlıyorduk. Hem öğretmen sorarsa da ilacı bulduk ama nefes almam gerekti derdim. 

     Hala Niall'la el eleyken bahçeye çıktık. Uzun bir süre dolaştık ve bir banka oturduk. Ben elimi sıcacık elinden hiç istemesemde çektim ve koluna girdim, başımı omzuna yasladım. Ardından tekrardan elini tuttum.

     "Harry."

     "Hm"

     "Hm, ne ya?" diyip kıkırdadı. "Her neyse. Ben seni çok seviyorum kanka."

     "Yine ne isteyeceksin?"

     "Hiç, hiçbir şey istemeyeceğim. Sadece bazen benimde yanımdaki insanların değerini bilme dürtüm meydana çıkıyor. Ve yanımda ki en değerli kişi sensin. Seni herkesden çok seviyorum."

     "Ben de seni herkesden çok seviyorum." diyip yanağına bir öpücük kondurdum ve tekrardan başımı omzuna yasladım. O sırada ikinci katın penceresinde bize bakan bir çift soğuk gözle karşılaştım. Gözleriyle adeta bizi ayırıyordu. Ama ben inadına daha da sarıldım Niall'a.

*****

     Ders İngilizce'ydi. Bay Tomlinson tenefüs olmasına rağmen gelmiş ve masaya oturmuştu. Etrafını saran kız grubunu hiç de kibar olmayan bir şekilde uzaklaştırmış, telefonuyla uğraşıyordu. Niall dışarı çıkmayı teklif etmişti ancak ben nedensizce istememiştim. Bu ahmak adam buradayken çıkmak çok güzel olurdu, ama neden istemediğimi de anlamadım. O da kendi birkaç futbol takımından arkadaşıyla dışarı çıktı. Sırf benle gezmeyecek ya...

     "Nasılsınız?" Soran Emily'di. Okulda ki tüm yakışıklı öğretmenlerle yakınlaşmaya çalışıyordu, salak kız.

     "İyi," Başını telefonundan
kaldırmadan cevap vermişti.

     "Adımı hatırlıyor musunuz?" Kız kıkırdadı.

     "Sanmam." Telefondan nihayet çekebildiği bakışları önce beni buldu. Ardından soran kızı.

     "Lütfen bir düşünün." Kız cidden sinirlerimi bozmaya başlamıştı.

     Düşünürmüş gibi yaptı. "Hayır, hala bilmiyorum." dedi sonra alayla.

     "Emily." dedim olaya atlayarak.

     "Niye söylüyorsun? Bay Tomlinson bulacaktı."

     "Seninle dalga geçiyordu ve sen bunu anlamayacak kadar aptalsın."

     Emily sadece susmuştu ve bu Bay Tomlinson'ın dikkatini çekmiş olacak ki "Neden susuyorsun?" dedi.

     "Bana karşı gelmek pek akıl kârı değilde Bay Tomlinson." dedim sahte bir sırıtışla.

     "Bana karşı gelmek de pek akıl kârı değil Harry." Adımı biliyordu.

     "Senin kim olduğunda önemli değil. Nasıl olsa unutacağım." diyerek bana laf soktuğu anın hatırlatmasını yaptım.

SLEEPWALKER (Larry Mpreg)Where stories live. Discover now