9

6.9K 569 1.2K
                                    

     "Niall ben bu ortama uyum sağlayabileceğimi pek sanmıyorum. Tanrım, duysana beni!" Niall'ın duyması için kendimi yırtıyordum ancak imkansız gibi görünüyordu.

     Mümkün olduğunca yanına yaklaştım ve omzuna dokunmaya çalıştım. Önümdeki dolgun göğüsler ve onları yalamakla meşgul olan kelce bir adam bana engel olmasaydı, çoktan Niall'a ulaşabilmiştim.

     "Tanrım!" diye bağırdım sinirle.

     Niall duymuştu. Tanrı'ya şükür. "Hey dostum buraya rahibeler giremez." diye aptal bir espri yaptı ve gülmemi bekledi.

     "Niall ben gitmeliyim. Arkadaşını 'iyi ki doğdun' dileklerimi ilet." diye bağırdım, lanet olası gürültüde kendimi bile duymakta zorlanırken.

     Sanırsam anlamıştı. Sarı saçlarını tek eliyle karıştırdı ve gözlerimin içine baktı. "Pekala birlikte gidelim."

     Elimi tuttuğunda irkildim. Elimi her zaman tutuyordu ama şu an farklıydı.

     "Arkadaşın kırılmaz mı?"

     "Siktir et onu."

     Kıvrılan dudalarımı dişleyerek dizginlemeye çalışırken Niall'ın görmesinden kaçınıyordum.

     Kesinlikle bir daha asla gelmeyeceğim bardan çıkarken derin bir nefes aldım. Hala el eleydik.

     Niall beni çekiştirirken kalbim hızlanmıştı. "Nereye gittiğimizi sorabilir miyim?"

    "Evine." Evime.

     "Kendim gidebilirim?" diye zorladım.

     "Evet, belki. Ancak kendinle sevişemezsin değil mi?"

     "Ne?" Niall beni itti ve sırtım sert bir şekilde arkamda ki içi boş -umuyorum- arabaya çarptı. Sırtım yüzünden inlerken Niall'ın enfes dudaklarını dudaklarımda hissettim.

     Dudaklarının sıcaklığı aklımı başımdan alırken gözlerimi kapattım ve öpüşüne karşılık verdim.

     "Gidin ve kendinize bir oda bulun lanet ibneler!" diye seslenip kıkırdadı biri.

     Niall kendini geri çekti. "Haklı," Elimden tutup koşmaya başladı.

     Olanların şokunu üstümden atamıyordum.

     Az önce hoşlandığım en yakın arkadaşımla öpüşmüştüm. Üstelik o lanet bir homofobikti! Tanrım, daha neler...

     Niall'ın peşinden koşarken gergindim. Aklım karmakarışıktı, kalbimde ona keza...

     Aniden durduk. Niall'ın bir taksiyi durdurduğunu gördüm. İçine bindiğimizde ellerimiz hala kenetliydi birbirine.

     Sonsuz gibi geçen dakikalardan sonra evimin önünde durduk. Niall cebinden parasını çıkarmakla uğraşırken dayanamadım. "Tanrım, alın şunu." Derhal indik.

     Kapıya ulaştığımızda açamadan Niall beni tekrardan itti. Kapıya çarpan sırtımın acısıyla inledim. Niall bunu umursamadan dudaklarıma yapışınca istemsiz sert bir şekilde ısırdım onu.

     "Senin derdin ne?" diye bağırdığında sinirlendim.

     "Sırtım acırken umursamayan sendin lanet olası." diyip onu kendime çektim.

     Ellerim saçlarında gezerken, onun elleri kasıklarımı turluyordu. Erkekliğimi sıktığında ağzına inledim.

     Nefes almak için onu ittiğimde yan evin kapısındaki karartı dikkatimi çekti.

     Başımı hafifçe çevirdim ve sıfır kol tişört, şort ve dağınık saçlarıyla oldukça ateşli olan Bay Tomlinson'ı gördüm. Bakışlarında algılayamadığım tuhaf bir ifade vardı.

SLEEPWALKER (Larry Mpreg)Where stories live. Discover now