13

6.6K 555 1K
                                    

     "Josh geldi mi?"

     "Hayır, en son gittiğinde bir ay gelmemişti."

     "Gece seni korkutmuyor mu?"

     "Hayır."

     "Eğer korkarsan gelebilirsin, diyecektim. Ancak zaten her gün kapımda uyanıyorsun."

     Yapmacık bir şekilde güldüm. "Çok komiksiniz."

     Kapıyı açtım. Hava tamamıyla kararmış, bulunduğum sokak ıssızlaşmıştı. Cebimde olan anahtarı hissetmek için elimle bastırdım. Anahtarı hissedince gelen rahatlık hissiyle 'oh'ladım sessizce. Bay Tomlinson'da bir gece geçirmek fikri çılgıncaydı. Ve açıkçası bunu istemezdim.

     Kapıdan çıkıp eve ilerledim. Hala beni izliyordu. Görmesem bile hissediyordum bakışlarını sırtımda.

*****

     Uyandığımda ayaktaydım ve kapının dış kapının kulpuna tutunmuştum. Uyurgezerdim. Lanet olsun ki bir bu eksikti.

*****

     "Ne o? Uykusuz görünüyorsun." Duyduğum sesle başımı sıradan kaldırdım.

     "Hey Ni!" Gülümsemeye çalıştım.

     Niall tiki kızlar gibi tırnak işareti yapıp ağzını yayarak "Gece eve çağırmadığım Ni!" dedi. "Uykusuzluğunun sebebi olabilirdim." diye fısıldadı kulağıma eğilip.

     Gözlerimi sımsıkı kapatıp "siktir git" dedim.

     "Ne?"

     "Siktir git! Seni de, o lanet cinsel
imalarını da istemiyorum artık!"

     Hayretler içerisinde bana bakıyordu. Bu kadarı yeterdi.

     "Ben eski Niall'dan hoşlanıyordum. Azgın bir piç olan Niall'dan değil." Ayağa kalktığımda sınıfın kapısında ki yüz dikkatimi çekti. Bay Tomlinson tabiri caizse sırıtarak bizi izliyordu. Gülesim gelmişti, ama ciddi bir ortamdaydık.

     "Eski hoşlandığın Niall'da azgın bir
piçti Harry."

     "En azından kendini sürtüklerle tatmin ediyordun ve eğlenceli vakit geçirebiliyorduk." Öğrencilerin hepsi bize bakıyordu.

     "Tekrardan sürtüklerle tatmin edeyim o zaman."

     Diyecek bir şey yoktu. "Peki." Sessizce ilerledim. Başlamadan bitmişti.

     Bay Tomlinson'ın yanından geçerken kalbimi sorguladım. Bitmiştik. Neden acı duymuyordum.

     Anında Niall'ın yokluğunu hissettim. Niall'ın aşkının yokluğunu değil, dostluğunun yokluğunu...

*****

     Çıkışta olabildiğince hızlanıp okuldan çıktım. Bir zamanlar Niall için geldiğim bu yer kaçtığım bir hapishane olmuştu.

     Omzum dürtülünce arkamı döndüm. Bay Tomlinson. "Şimdi olmaz. Üzgünüm. Ancak yorgunum."

     "Peki."

     Önüme dönüp yürümeye devam ettim.

*****

     "Lanet olası Bay Tomlinson." Kapısında dikilmiş duruyordum. Sanırsam kırılmıştı. Gidip ondan özür dilemek istiyordum.

     Kapı açıldığında kapıya bile
vurmadığımı hatırladım.

     "Harry, kaç dakikadır kapıdasın, ne yapıyorsun?"

     "Siz, beni mi izliyordunuz?" diyip tek kaşımı kaldırdım.

     Sırıtarak cevapladı. "Sen, beni mi bekliyordun?"

     O an ne diyeceğimi bilemedim.

     "Pekala içeri geçmek istemez misin?"

    Gülümseyip bu aralar fazla güven bulduğum eve girdim.

     Koltuğa oturduğumda, o mutfağa geçmişti. Birkaç dakika sonra elinde iki kupayla döndü. Üzerinde prenses tacı olan kupayı bana uzatıp kral tacı olanı kendisine aldı. "Anlat prenses, neyin var?"

     "Prenses mi?"

     "Tam bir prensessin Harold."

     İçimdeki çirkef 'hah! Sensin prenses' derken dışımdan sadece göz devirmekle yetindim.

     "Niall ile aran bozuk sanırsam?" Neredeyse gülüyordu.

     "Evet, böyle olmasını ben istemedim."

     "Eminim." diyip kupayı ağzına götürdü.

     "O tamamıyla değişti. Aşk adamı olmadığı kesin, en azından sinemaya falan gitsek o da kabul. Tek istediği gün boyu sevişmek."

     İçtiği şey boğazında kaldı, biraz öksürdü. "Berbat." dedi öksürüklerinin arasından. Biraz endişeyle ona bakınca devam et, dercesine başını salladı.

     "Aynen, berbat." diyebildim.

     Biraz daha öksürüp boğazını temizledi. "Peki ya onu hala seviyor musun?"

     Bu soru bir balyoz gibi inmişti kafama. Seviyor muydum? Bay Tomlinson'ın gözlerinin içine baktım. Güzel bir tonu vardı, daha güzeli ise bakışlarıydı. "Peki ya siz," duraksadım. "Siz hala eşinizi seviyor musunuz?"

     Bakışları birden değişti. "Cidden senin ergenlik aşkınla benim eşimi bir mi tutuyorsun?"

     "Elbette bir tutmuyorum. Ama benim sevgimi ergenliğin verdiği bir şey olarak görmeniz fazla saygısızca. Verdiğim rahatsızlıktan ötürü özür dilerim." Ayağa kalkıp kupayı önümüzdeki masaya bırakmaya yeltendim. Bu adamı daha fazla alttan alamayacaktım.

     "Harold, dinle üzgünüm." Kolumu tuttuğunda titredim. Soğuktu eli. Ellerini ısıtmak istedim. "Eşimi kaybettim ve bu konuda hassasım."

     "Bende üzgünüm," diyerek sakinleştim. "Ama Niall'a olan hislerime ergence diyemezsiniz."

     "Onu hala seviyorsun." dedi, sesi kısık çıkmıştı.

     Bilmiyorum. "Evet, evet öyle."

Harry kesinlikle artık Niall'dan hoşlanmıyor, Louis'ye neden öyle dediği hakkında onunda bir fikri yok. Aslında benimde bir fikrim yok. Maksat ibnelik olsun :')

Geç gelen bölümler için üzgünüm, cidden bu aralar beynim yanmış durumdayım. Sınav haftası, performanslar falan hep bahane millet. Ben aşk acısı çekiyordum biraz ondan yazamadım affedin ama napim kalp bu

Ve de ben de şu Narry mevzusundan sıkılmıştım. KİTAP KESİNLİKLE BİR LARRY  KURGUSUDUR VE UNUTMAYIN Kİ LARRY MPREG!

SLEEPWALKER (Larry Mpreg)Where stories live. Discover now