2. Tokat

9.9K 701 1K
                                    


Bölüm Şarkısı :Nate Ruess- Moment


Gözyaşlarımın eşliğinde buldum üst kattaki banyoyu.Ellerim mermeri güçlükle kavrarken , acizliğin bir kez daha bütün vücudumu , her bir hücreme kadar ele geçirmesine izin verdim. Gözlerimi sıkıca yumdum.Ne kadar sıkı yumarsam , karanlığın içine o kadar çok gömüleceğimi sandım. Olmadı. Onları tekrar açtığımda yine o aynanın karşısındaki güçsüz kızdım.

Bu defa kurtuluşu suda aradım. Açık saçlarımın ıslanmasına aldırmadan defalarca suyu bir tokatmışçasına çarptım yüzüme. En azından su gerçekler kadar acıtamazdı.

Ne işim vardı burada? Neden hala çekip gitmemiştim?

Asam, sadece asamı geri almak için.Başka bir nedeni yok.

"Kandırma kendini! " diye bağırdım aynadaki aksime. "Cevaplar arıyorsun.Olay o lanet olasıca asa değil!"
Parçalamak istiyordum. Önce aynayı sonraysa içindeki kızı.

Neredeyse-katilimin yanında ne arıyordum?

Beni öldürmeye çalışan adamın yanında ne arıyordum?

Neden hala seviyordum onu?

Yaptığı her şeye rağmen neden?

Daha ne kadar alçaklaşabilirdi?

Ben daha ne kadar düşebilirdim?

Başka bir yerden yeni bir asa bulabilirsin.

Tüm hıncım , ıslak çehrem ve saçlarım , bir de eski merdivenin gıcırtılarıyla indim aşağıya. Havaya sinen kokusu beni biraz olsun sersemletirken montumu giydim.
Yüzümü şeytanıma döndüğüm ansa bütün  kararlarım toz olup uçtu. Draco Malfoy gülümsüyordu.Alaylı gülümsemesi değildi bu, her zaman yüzünde olan sırıtış da... Bu, bu tamamen masum, saf bir gülümsemeydi.Draco Malfoy'a ait olamayacak kadar saf. Yüzündeki ifade beni yerime çivilemişti. Zihnimin en ücra köşelerine kadar ulaşmıştı sesi .

"Ve son olarak Granger, Ay'ın kendi ışığı yoktur, sadece Güneş'ten aldığı ışığı yansıtır. Haklıydın, ben Ay'ım ve sen benim ışığımsın."

Benim parlaklığım sana ait, senin ışığına.

Senin ışığına.

Benim. Işığıma.

..................................

Dış kapıya doğru ilerlerken doğru dürüst düşünemiyordum. Bu lanet olasıca evden kurtulacaktım her ne pahasına olursa olsun ondan uzaklaşacaktım. Parmaklarım soğuk metali kavrarken duraksamasaydım bir an için buna kendimi inandırabilirdim belki.

Nerede gidecektim? Ormanın ortasında, dünyanın hangi ucu olduğunu bile bilmediğim bir yerdeydim.

Hayır, kararımdan vazgeçemezdim. Soğukta donup vahşi hayvanlara yem olmak daha iyi bir seçenekti. Aslında her yer burdan iyiydi. Beni tekrar kendisine bağlamasına izin veremezdim. Yeniden olmazdı, bu sefer olmayacaktı. İşte bu yüzden gitmek zorundaydım, sonucu ne olursa olsun.

Kapının koluna hafif bir kuvvet uyguladım. Ama gerisi gelmedi, yapamadım.Gözlerimi yumdum, bu kadar güçsüz müydüm ben?Çaresizlik damarlarımdaki kana bile sızmıştı, daha yavaş akıyordu sanki. Sinsi sinsi tüm vücudumu ele geçiriyordu. Öylece bekledim, ben... bu ben değildim. Bu kadar güçsüz, bu kadar çaresiz, bu kadar yorgun...Gözyaşlarımın yanaklarımı ıslatmasına izin verdim, ne de olsa artık benden komut almıyorlardı.

MOONWhere stories live. Discover now