12. Cehennem

5.5K 280 575
                                    


Cehennem, ateşin sıcağında değil , acının yangınında yanmak, acıda kül olmak, acıda sönmek ve acıda ölmektir. Ve acı, cehennemin en güçlü zebanisidir.

****

Gece boyunca kabuslarımın ardı arkası kesilmemiş, her biri bir karabasan olup üzerime çökmüşlerdi. Nihayetinde gözlerimi aralayıp güneşi kucaklayabildiğimde en berbat gecemi yaşadığımdan emin gibiydim.

Yaşadığım o garip şey; yorgunluk, acı ve hastalıklı hal, hala devam ediyordu. Bu Donovan'a yaptığım şeyin cezası mıydı, yoksa bütün acılarım birleşmiş öçlerini sadece bir güne mi sığdırmışlardı bilmiyordum. Tek bildiğim vücudumdaki tek bir hücremin bile işlevini yerine  getirecek kadar enerjisi kalmamış gibi hissettiğimdi. 

Yorgun bedenim, tül perdelerin arasından sızan ışığa koşmak istiyordu ancak tek yapabildiği karanlıkların içinde uzanmaktı. Bana ne olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu, olmasına da gerek yoktu. Berbat durumdaydım.

Tüm bu kötü fikirlerimden uzaklaşıp yatağın içinde döndüğümde görmeyi beklediğim kişi kesinlikle Draco'ydu, Lexi değil. "Günaydın Granger. " dedi fısıldayarak. Karşılık vermemi bile beklemeden banyoya girdiğinde suyu açıp dışarı çıktı.

Anlamayan gözlerimle onu incelerken gülümsedi ve bu kez fısıldamadan rahatça konuştu. "Kız kardeşimin bizi duyma ihtimali kalmadığına göre, söyle bakalım nasılsın?"

"Üzerimden bir ordu dolusu garkanez geçmiş gibi hissediyorum. " dedim anlamayacağını bilerek. "Yani kötüyüm. " Histerik bir kahkaha atmıştım, büyücülük dünyasıyla ilgili tek bir kelime bile beni mutlu edebiliyordu.

Lexi'ye odaklandım. Gözlerinde bir çekingenlik vardı sanki. Uçları rengarenk sarı saçlarıyla oynarken anlamlandıramadığım kadar düşünceliydi.  "Sana anlatmam gereken bir şey var, Draco'nun asla ve asla bilmemesi gereken bir şey. "

"Ne gibi bir şeymiş bu?" Yatağımda doğrulup sızlayan kemiklerimi görmezden geldim. "Bir şey mi oldu Lexi?"

"Dün gece bizi seni hapsettikleri o odaya getirdiklerinde durumun sandığımdan daha kötüydü. Fiziksel olarak neler olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu fakat düşüncelerin... Düşünmüyordun Hermione, bilincin tamamen kapalıydı, rüya bile görmüyordun. "  Duraksayıp parmağındaki yüzükle oynamayı bıraktı.
"Sana hiç vampir kanı içirdiler mi?"

Gözlerim duyduğum şeyin şokuyla ardına kadar açıldı. "Beni dönüştürmeye çalıştıklarını mı iddia ediyorsun? Bu başıma gelmiş olsaydı bilmez miydim?"  dedim neredeyse feryat ederek.

"Unutman için etki altındaysan bilmezsin tabi." Lexi ciddiydi. Ellerini ceplerinden birine daldırdı ve bir torba kanı dışarı çıkardı. "Bilmek zorundayım Hermione. Canın istiyor mu?"  Kan torbasını ellerime bırakıp geri çekildi.

Kendi kanım bile korkudan içimde çekilirken başka birinin kanını nasıl isteyebilirdim ki? "Hiç, hiçbir şey hissetmiyorum. " diye fısıldadım. "Buna nasıl kendini inandırmış olabilirsin ki? Çok saçma değil mi sence-"

"O gün kalbin durmuştu. " dedi bir çırpıda. "Bizi, senin zincirlendiğin odaya getirdiklerinde içeride hiçbir canlılık belirtisi yoktu. Dinledim Hermione, kalbin atmıyordu. " Yüzünde anlayamadığım, anlayamayacağım bir dehşet vardı. Neden bahsediyordu ki? Beynim algılayamıyordu.

"Ölmüş olmam gerekirdi. " diye devam etti zorlanarak da olsa. "Bir müddet tıbbi eğitim almıştım. Kalbinin durduğu zaman dilimi çok uzundu Hermione. Geri gelemeyeceği, hele de kendi kendine geri gelemeyeceği bir süreydi. Ölmüş olman gerekirdi. "

MOONWhere stories live. Discover now