24. Fırtına

4.1K 156 1.8K
                                    


Sessizlik sonrası fırtına.

*****

Boğazına düğümlenen o yumrunun hangi maddeden oluştuğunu bilmiyordu. Bu yüzden onu yutkunarak kovdu ve yüzüne güçlükle davet ettiği soluk gülümsemeyi genişletmeye zorladı kendisini.

"Bayan Malfoy?"

Kadının yüzünde sanki bir cenaze töreninin soğukluğu vardı. Üzerindeki siyah elbiseler yaşlı, fakat oldukça dinç bedenini sarmıştı tıpkı... tıpkı ölümün, varlığın boğazına yapıştığı o son anı resmeder gibiydi Narcissa Malfoy.

"Draco evde değil." diyebildi Hermione. Gözlerinin muhattabının karşısındaki kadın olması için bütün sınırlarını zorluyordu. Gözlerini kaçırmayacaktı, hayır, gerçekti ve buradaydı. Tıpkı kadının kendisi gibi o da bulundukları ana aitti. Kadının yüzünde ezici bir bakış aramaya kalkıştı istemsizce. Yıllar önce karşısındaki kadının kardeşinin vücuduna bir imza gibi bıraktığı harflerin silik izleri alev alev yanıyordu sanki. Bulanık.

Bunu aşmıştı ama o. Yıllar önce, bırakmıştı bunu. Bulanık ya da safkan, melez ya da muggle fark etmiyordu işte. Biliyordu bunu. Küçümser bakışları üzerinden silebilmeyi öğrenmişti.
Buna alınmanın saçma olduğunu biliyordu ama bir zamanlar kalbi kırılıyordu işte. Draco'ya kadar.

Draco Malfoy.

Ona bulanık diyen ilk kişi.

Onu ezip geçen ilk kişi.

Oğlana kendisi olduğunu, kanının statüsündeki önemsizliği kanıtladığında Hermione'nin kendi kendisine olan güvenini farkında olmadan güçlendiren ilk kişi.

İşte, kader denilen ne olduğu belirsiz kavramın ağlarını tıpkı bir örümcek gibi etrafına ördüğünü karşısındaki kadının gözlerinde görebiliyordu.

Draco'nun annesiydi o.
Onu dünyaya getiren kişiydi.

Yutkundu ve düşünmemesi gerektiğini tekrarladı kendisine. Düşünecek aşamayı geçmişti artık. Karşısındaki asalet dolu kadının kanı hakkında söyleyeceği hiçbir şey kendi fikirlerini değiştirmeyecekti, biliyordu bunu. Ancak telaş öngörülemez bir sinsilikle sokuluyordu tenine.

O Draco'nun annesiydi çünkü.
Onu dünyaya getiren kişiydi.
Muhtemelen kendisini asla kabul etmeyecek-

"Onunla değil sizinle konuşmaya geldim." dedi kadın Hermione'nin daha önce eşi benzerine rastlamadığı bir zarafetle. "İzin verirsen içeri geçebilir miyim?"

Rüyasında bile kadını kendisine karşı bu kadar... saygılı göremeyeceğine karar verdiğinde irkilerek kapının kulpunu sıktı parmakları bembeyaz kesilene kadar.
"Benimle mi?" diye sordu şaşkınlıkla.

"Evet, ancak acele etmeliyiz." Kadının beklenti dolu bakışlarını üzerinde hissettiğinde güçlükle kapının ağzından çekilip soğukça gülümsedi. "Buyurun lütfen."

Narcissa Malfoy'un mütevazı topuklu ayakkabıları evlerinin tahta zemininde yankılandığında Hermione ahşap duvarların bir anda buz kestiğini hissetti nedensizce. Dışarıda bir yerlerde hava gittikçe soğuyordu ama Hermione evin içindeki bu soğukluğun bambaşka olduğunun bilincindeydi.

Kadını salonlarındaki deri koltuğa yönlendirdi. Daha dün gece Draco'nun kollarına uzandığı koltuğa dikkatli ve oldukça dik bir şekilde oturan kadını gördüğünde sanki bütün anıları davetsiz bir şahide sahip olmuş gibi sararıp soldu içinde.
Koltuğun diğer ucuna, Draco'nun kollarını kendisine en sıkı sardığı kısmına, yavaşça oturdu ve arkasına yaslanmak yerine doğrudan kadına baktı.
"Benimle ne konuşacaktınız Bayan Malfoy?" diye sordu saf bir merakla.

MOONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin