15. Sadakat

5.3K 271 1.1K
                                    


Sadakat, görmediğin bir dünyada güneşi hissedecek kadar umutlu, duymadığın bir şarkının sözlerini ezbere bilecek kadar bağlılık gerektiren bir yemindir.

***

Sabahın ilk ışıkları perdenin arasından sızıp da gözlerimi kamaştırdığında istemeyerek de olsa araladım onları. Yanımdaydı. Draco buradaydı ve belkide görüp görebileceğim en masum haliyle, artık uzamaya başlamış ve yatağa dağılmış saçları, uzun kirpiklerinin örttüğü kapalı gözleri ve bedenime sarılmış kollarıyla birlikte dünyanın en mükemmel varlığı olduğunun hiç de farkındaymış gibi görünmeden uyuyordu.

Alıp verdiği her nefes, alnımda bir yerlere değiyordu ve iç geçirmemek için kendimi zorluyordum. Sabah olmuştu. Her şey bitmişti fakat ben buradaydım, kalkıp gitmiyordum. Gerçi şu anda bedenime sımsıkı sarılı kolları düşünürsek istesem de gidemezdim. Tebessümüm dudaklarıma yerleştiğinde büyük bir hata yaptığımın farkındaydım. Dün gece ettiğim her yemine, bilmem kaç milyonuncu kez karşı çıktığımda hata ettiğimin gayet de farkındaydım. Bu sonucu değiştirememişti tabi.

Ona bir daha aciz olmayacağımı söylediğimde ciddiydim, o da bana sadece bir gece cennete sahip olacağını söylerken ciddiydi.

Onu seviyordum, onu gerçekten seviyordum ve her ne kadar hatamın bedellerinin acıtacağını bilsem de, çok pişman olacağımın farkında olsam da durmamıştım. Ona cenneti vermiştim. Bize cenneti armağan etmiştim. Eskiden her günümüz böyle geçerdi, şimdi ise... Şimdiyse cennet düşünebileceğim en imkansız yerdi.

Birkaç dakika onu dikkatle izledim. Elimde sadece şu dakikalar vardı, birazdan uyanacak ve her şeyi bitirecekti. Bütün büyüyü bozacaktı. Öyle de oldu.

Uyandı. İnanılmaz bir yavaşlıkta, sanki ağır çekime alınmış gibi kırpıştırdığı gözleri, sonunda bana odaklanmayı başardığında biz susuyorduk, biz hep susmuştuk. Gözlerimiz sessizliğin arasında kurarlardı hep bağlarını. Bugün de böyleydi. Sadece bekledik, hatta o, bana sarılı kollarını üzerimden çekmeye tenezzül bile etmezken öylece bekledik, sadece durduk.

"Gece bitti," diye fısıldadı. "-cennet hiçliğe karıştı. Ama sen gitmedin. " Kaşlarını çatarken gözleri sadece bir saniyeliğine de olsa dudaklarıma kaydı. "Neden hala burdasın?"  Parmaklarımı, usulca saçlarında gezdirirken sessiz kaldım. Sarı saçlara dokunmak bana güç veriyordu ve dudaklarımı aralayıp bir şeyler söylemek için bu güce ihtiyacım vardı. "Uyanmanı bekledim," dedim saf bir gülümsemeyle. "-bir tepki vermeni istedim. Öylece yataktan kalkıp gitseydim, öylece gidebilecek birisi olsaydım bir zamanlar aşık olduğun kız ben olmazdım. "

Beni taklit ederken yastığıma saçılmış buklelerden birini parmaklarına doladı. "Haklısın," dedi. "-olmazdın." Dudaklarımda peydah olan gülümsemeye karşılık o da gülümsedi. "Artık kalkmamız gerek, değil mi?"

"Sanırım öyle. "
Ellerimi saçlarından çektim ve yatağın içinde doğruldum. "Sanırım artık bunu bitirmeliyiz. "  Yataktan kalkıp yavaş adımlarımla odada ilerlerken beni durdurdu. "Neden bana izin verdin?" dedi. Gözlerinde gerçekten anlam veremediğini belirten bir şeyler vardı. "Dün gece için?"

"Sınırını asla aşmayacağını biliyordum. " dedim sorusunda ima ettiği şeyin ne olduğunu gayet de iyi bilirken. "Benim istemediğim bir şeyi asla ama asla yapmazdın, dün gece de yapmadın. Ellerini bana uzatıp benden bir gece istediğinde bunun altında kötü hiçbir düşünce aramama gerek yoktu. Çünkü seni biliyorum, seni senin kendini tanıdığından çok daha iyi tanıyorum. Sen benden eski günlerimizden birini istedin sadece. Aklında bana sarılıp uyumaktan, saçlarımı okşamaktan başka bir şey olsaydı inan bunu bilirdim, Draco. "

MOONWhere stories live. Discover now