4. Plan

6.6K 420 653
                                    

Gözlerimden süzülen bir damla yaş dudaklarımın titremesine sebep oldu. İstemiyordum işte, onun için ağlamak istemiyordum. Fakat bu, artık benim engelleyebileceğim bir şey olmaktan çıkmıştı.

Draco, sağ elinin baş parmağıyla yanağımdan süzülen yaşı sildi. İrkildim ve iliklerime kadar, her zerremle titredim. Bilmiyordu, dokunuşunun bana ne hissettirdiğini, beni ne hale getirdiğini bilmiyordu. Bedenimdeki, ruhumdaki, kalbimdeki etkisinden bihaberdi. Sahi ben ona hangi ara bu kadar değer verir olmuştum? O benim için hiçbir şeyken nasıl birden her şeyime dönüşmüştü?

Bıçağı bana biraz daha yaklaştırdı. Öyle ki tuttuğum nefesle karnım içime çekilmeseydi bıçak derimi yalıyor olacaktı. Önce gözlerimi kapadım, ölümü bir dost gibi karşılayacaktım, adeta bana verilmiş bir armağan gibi. İlk başta peşimi hiç bırakmayan acı beni elde edecekti, sonrasındaysa ölüm tam da ağzına layık bir lokmaymışım gibi beni yutacaktı. Hazırdım, her şeyin bitişine, nefeslerimin tükenişine, gözlerimdeki ferin sönüşüne...

Fakat sonra çok, çok farklı bir düşünce zihnimin derinliklerine sızdı. Bu ona son bakışım olabilirdi, gözlerini son görüşüm.
Ölürken bile son dileğimin o olmasına lanet okuyarak araladım kirpiklerimi. Gördüğüm ilk şey sağ gözünün üstünü hafifçe örten sarı tutam olmuştu. Gardımı indirmeme, tuttuğum nefesi bırakmama sebep olan platin sarısı saç tutamı...

Bıçağın keskin yüzü vücuduma temas ederken Draco çevik bir hareketle bıçağı çekti ve kendisine doğru çevirdi. Ah, demek rolleri değişmiştik.
Bıçağı kendi vücuduna yaklaştırırken gözlerim korkunun topraklarında esir düşmüştü çoktan. "Ne yapıyorsun? Draco dur! Dur!"

Draco, ölümcül bir sakinlikle ve her kelimesinden sonra duraksayarak konuştuğunda düşüncelerim bile susmuş bir çözüm arıyorlardı. " Ölmek mi istiyorsun? Ölebilirsin. Fakat bunun için önce beni öldürmen-" Şeytanca gülümsemesi tüm yüzünü kaplamıştı. "-gerekir. Sana, bana ait olduğunu söylemiştim değil mi Granger?" Bıçak gittikçe ona yaklaşırken devam etti.
"Bana.Ait.Olanı.Benden.Alamazsın."

"Tamam, dur artık!" Beynim ciddi anlamda zonkluyor, ellerim gerçekten titriyordu. Bunu yapamazdı, o Draco Malfoy ' du, kendisine asla zarar vermeyecek bir yılandı.
Bıçağı tutan ellerinden birisini bıraktı ve sertçe çenemi tuttu. "Bana bak Granger, kim olduğunu, nereye ait olduğunu, kimin yanında yer bulduğunu sakın unutma. Yoksa-" bıçağı bedenine değdirdi. " Sonu hiç de isteyeceğin gibi olmaz. Şimdi-" kolumu tutup beni kendisine çekti. "Söyle bakalım ne yapamazmışsın? "

Bu çilenin bir an önce son bulması gerekiyordu. Hemen hemde. "Sana ait olanı senden çalamazmışım" Dişlerimi sıktım. "Güzel. Kimsin sen?" Nefesi nefesime karışırken yutkundum. " Hermione Granger'ım. "

" Peki ya-" diye fısıldadı yüzüme gittikçe yaklaşırken. Bakışları saliselik olarak dudaklarımda durdu. Ardındansa kulaklarıma varana kadar boyun girintime girdi. "Ben kimim? "

" Draco Lucius Malfoy'sun. "
Sesim titremişti, o lanet olasıca sesim titremişti. Şu ana küfrettim. Burada bana bu kadar yakın olmasına, elinde bedenine değer bir bıçak olmasına, bana çektirdiği bütün bu işkenceye, her şeye...

Boyun girintime daha da sokuldu. Taki dudakları orada bir yere temas edene kadar, taki nefesimi kesene kadar. Dudaklarını boynuma bastırırken gerçekten ağlamak üzereydim. Tadını çıkarır gibi orada öylece durdu.En sonunda dudaklarını çektiğinde tuttuğum nefesimi bırakmayı akıl edebilmiştim.

MOONWhere stories live. Discover now