25. Kalp Atışları

349 31 96
                                    


•Bölüm şarkısı: L-O-V-E ~ Cold Weather Company

Bir gece güneş parlayacak,
Kaybolmaya yüz tutmuş betonların arasından.
Tütsüler kokmayı, mumlar yanmayı bırakacak.
Alevler vazgeçecek titreyip durmaktan.
Bir gece güneş karanlığı yarıp da ansızın,
Gözlerini kör etmeye kalkacak.
Dursun isteyeceksin,
Durmayacak.
Işığına sığınmak isteyeceksin,
Seni yutan karanlığın dipsiz ağzı olacak.
Bir gece güneş seni yok etmek için doğacak,
Ay bile sığınağın olmaktan çıkacak.
Bir gece yapayalnız kalacaksın:
Kendine bile yabancı,
Ve öylece, çaresiz...
Çaresizliği emsalsiz.
Bir gece güneş; gözlerini kör, kulaklarını sağır bırakacak.
İşte sen o geceye kadar varsın,
Sen ancak o gece kadarsın.
Kulak ver sessiz ninnilere,
Söndüğün yerden yanacak,
Yandığın yerden doğacaksın.
Bir gece, her şey olup da bittiğinde,
Sen o güneşten bile çok parlayacaksın.

*****

Hani bir an gelir, o en çok istediğiniz şeye hiç olmadığınız kadar yakın olduğunuzu düşünürsünüz. Dudaklarınızın kenarı, hissettiklerinizin hazzıyla kıvrılmıştır. Belki üst dişleriniz istemsizce alt dudağınızı baskılar, kollarınızı kavuşturup zaferinizi izlersiniz parlak gözlerle. Eğer yeterince şanslıysanız.

Tina Locker isminin altında saklanan kimlik yeterince şanslıydı.

Öyle hissediyordu ya da.

Muggleların polis teşkilatlarındaki sorgu odalarının siyah camla kaplı yüzeyinin arkasında gibiydi bulunduğu yerde. Hermione Granger'ın baygın ve zincirlere vurulmuş bedenini görebiliyordu ancak kız uyanıp da karşısına baksa onu değil taştan duvarları görebilirdi ancak.

Gülümsedi, gülümsemesi gittikçe genişledi. Tom Riddle yanında değil, mahzenden bozma zindanın içindeydi. Kızın yanında. Yüzyıllardan beri peşinde olduğu kızın yanında. Muhtemelen.

Başındaki kasketi çıkardı ve hemen yanında dikilen Donovan'ın ellerine tutuşturdu.
"Eski ihtişamlı günleri hatırlıyor musun?" diye sordu neredeyse hülyalı bir sesle gözlerini, önündeki manzaradan bir saniye ayırmadan. "Her şeyin kontrol altında olduğu zamanları?"

Bağladığı kollarını çözüp önündeki siyah camda Hermione Granger'ın eğik başının görüntüsünün düştüğü noktaya dokundu. "Saraylarda kalıp orduları yönettiğimiz zamanları... İnsanların bana neredeyse taptıkları zamanları? Dünyayı yönettiğimiz, kuralları koyduğumuz zamanları? İhtişamımı?"

"Sanki dünmüş gibi." dedi Finn Donovan.

"Aynı öyle hissettiriyor." diye soludu Tina elleriyle kasketin altında hacmini kaybetmiş saçlarını düzeltip. "Aynı his. Aynı zafer. Ancak bu kez yolun sonuna çok yakınız."

Donovan tedirgince iç geçirip siyah camın arkasına, Tina'nın baktığı yere değdirdi bakışlarını. "Ya o değilse?" diye sordu. "Ya yanılıyorsan?"

Tina, normal şartlarda birinin ona böyle bir şey söyleme cesareti göstermesine kızabilirdi belki, ama o an yapmadı bunu. Gülümsemesi yüzünde genişledi. "Belki de..." Neredeyse fısıldadığında Donovan'ı şaşırttığının oldukça farkındaydı. "Belki de yanılıyorumdur." Derin ancak oldukça sessiz bir nefes aldı. "Ama bu, çok uzun zaman sonra elime geçen en büyük fırsat." Donovan'a döndü ve üç adımda onun yanına ilerleyip sağ eliyle vampirin sol elini kavradı. "Gel," dedi onu çekiştirerek camın önüne ilerlemeye zorladığında. "Bir bak ona."

Naabot mo na ang dulo ng mga na-publish na parte.

⏰ Huling update: Jan 01 ⏰

Idagdag ang kuwentong ito sa iyong Library para ma-notify tungkol sa mga bagong parte!

MOONTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon