9. Balo

6.9K 333 1K
                                    

drinashadow aslında bu bölümü kimseye ithaf etmeyi düşünmüyordum ama sonra sen geldin. Bölüm de sana gelsin o zaman.😇❤️
    

Bölüm şarkısı: Like a vampire Catrien Maxwell



Kendi nefsine köle edilmiş insan zamanla bir katile dönüştü. Nefsinin ve duygularının esiri olarak mantığını, sonraysa mantıklı olan her detayı öldürdü. Parmaklarını, rengiyle yıkayan kan, boğazına yapışıp katili olduğu düşüncelere aitti. Kalbi, artık yönetimi ele geçirmişti ve ondan  kurtulmanın hiçbir yolu olmadığını her ademoğlu bilirdi. Artık sadece damarlara kan pompalamıyor, insanı içten içe çürütüp amansız bir hastalık misali ele geçiriyordu. Duygular, asla sahipleri tarafından kontrol edilemezdi ve kalp, en güçlü silahı olarak onları seçmişti.


Bir hafta  sonra

Duygularım öylesine darmadağın, öylesine karmaşıktı ki ellerimle göğüs kafesimi yarıp kalbimi vücudumdan çıkarsam, ellerimin arasında atan organ patlayacaktı. Etrafa saçtığı duygular, bedenimi terk edip  özgürlüğe kavuştururken ben, sonsuzlukta alacağım yolculuğa başlamış olacaktım.

Nefeslerimin hızını düşürdüm ve son derece sakin olmasına rağmen enterasan geçen son yedi koca günü düşündüm. Göğüs kafesim yeniden beni içine hapsetmek istercesine küçülerek daraldı ve derin bir nefes dudaklarımın arasından özgürlüğe kavuştu. Buna odaklanamazdım, bu nedenle Hermione Granger'a önceliklerini hatırlattım. 

Gözlerimi kırpıştırırken aynadaki aksimi süzdüm. Birkaç saatlik uğraşın ardından sonunda hazırlanabilmiştim ve itiraf etmeliyim ki şu an kendimi beğenebildiğim nadir anlardan birini yaşıyordum.

Üzerimde, hala alışamadığım kadar fazla rahat ve asil  bir kumaş vardı. Simsiyah, boğazı ve kolları tamamen kapalı, yalnızca sırtında bir dekolteye sahiplik yapan bir elbise giyiyordum. Bel kısmı sıkıydı fakat rahatsız etmiyordu, aslında bedenime tam oturmuştu. Eteğinde, orjinal hali fazlasıyla derin olan bir yırtmaç vardı. Neyseki Draco beni iyi tanıyordu ve bu kadar derin bir yırtmacı giymeyeceğimi bildiği için bir kısmını muhtemelen büyüyle kapatmıştı. Ya da... sadece kıskanıyordu.

Elimde olmadan gülümsedim ve bakışlarımı zarif elbiseden çekerken yüzüme odakladım. Ağır makyajları sevmezdim, bunun için sadece kuyruğu inanamayacağım kadar kusursuz görünen bir eyeliner çekmiş, üç kat rimelimi sürmüş ve dudaklarımı kan kırmızısı bir rujla ortaya çıkarmıştım. Huzursuzca kıpırdandım ve masadaki allığa uzanıp az da olsa yanaklarımı renklendirdim.

Tekrar geri çekilip saçlarıma dikkat kesildim. Ne fazla dağınık ne de fazla toplu olmayan bir topuz yapmıştım. Biraz fazla zaman harcamama neden olsa da açıkçası görünüşünden memnundum. Ardından gümüş ve bana pek de uygun olmayacak bir biçimde şatafatlı küpelerimle bakıştım. Her şeye rağmen onlar bile bana yakışmıştı. Aynanın yakınlarından çekildim ve yatağın üzerindeki ayakkabı kutusunu kucağıma koyup içindeki ayakkabıları çıkardım. Süet topukluları da ayağıma geçirdiğimde artık tamamen hazırdım.

Sadece birkaç saniye sonra Draco, tamamen giyinik bir biçimde banyodan çıktı ve ben, elimde olmadan nefesim kesilirken buldum kendimi.

Tamamen simsiyahtı. Takımı üzerine tam oturmuştu ve asaleti metrelerce öteden hissedilebilirdi. Vücuduna kusursuz bir biçimde oturmuş gömleği her nefes alışında yırtılıp vücudundaki kasları ortaya çıkaracak gibi görünüyordu. Saçları, her zamanki dağınık-serseri stilinden uzaklaştırılmış ve özenle taranmışlardı. Kendimi nefesimi tutmuş onu izlerken yakaladığımda utandım ve gözlerimi o kusursuz görüntüden mahrum bıraktım.

MOONWhere stories live. Discover now