18. Ev (Part 2)

6.1K 310 1.4K
                                    

Benim için önemli olmanın çok çok ötesine geçmiş biri var. Sadece Wattpad'de değil, gerçek hayatımda da. Buraya onun hakkında yazabileceğim, tonla şey varken bir paragrafla sınırlandırıldığım birisi: -dracomalfoy9
Beni dramione ile, yazı yazmakla tanıştıran kişi. Ve belki de Moon'un ortaya çıkış sebebi. O yüzden bir ithafı kesinlikle hak ediyor. Bu bölüm senin için DM9. Her şeye bir teşekkür olarak.

•*•*•*•

     

Ev kalbin olduğu yerdedir. *

Okuduğu bir kitapta geçen bu cümle, artık konusunu dahi zar zor hatırlayabildiği o kitabın sayfalarında yer bulmuştu kendine. İncecik sayfalara ağır gelen nadir cümlelerden biriydi.  Hatıraları arasında küçük bir gezintiye çıkıp, zihnine devrilen bu cümleye ait mürekkebin keskin tadına ilk varışında neler düşündüğünü bulmayı denedi. Yıllar öncesinde bile ona anlamındaki derin kuyunun dibinde bir yer veren bu cümlenin kendisi için şu anki anlamı çok daha büyüktü.

Ev kalbin olduğu yerdedir.

Bu cümlenin ağırlığı kelimelere pay edilirken harfler, usulca zihninde bir yerlere devrilmiş ve cümledeki keskin anlam zihnine saçılmıştı. Yeniden.

Ev.

Sadece iki harfli bu kelimenin anlamı, harflerine sığamayacak kadar büyüktü. Bir çatının altında, dört duvarla çevrilmiş bir beton parçasından çok çok daha fazlasıydı. Ev. Yuva. Yalnızlıktan sıyrıldığımız yer.

Tül kapalı da olsa kendisine bir boşluk bulup içeriye sızan güneş ışığı, göz kapaklarından içeri süzülüp, onları turuncuya boyuyordu. Avuçları arasında sıktığı yorgan muhtemelen elinde iz çıkarmıştı. Uykuyla uyanıklık arasındaki o ince çizgideydi şimdi. Düşünceleri fazlasıyla berraktı, fakat bedeni uyumaya devam etmesi için onu zorluyordu. Yatakta yavaşça döndü ve en sonunda gözlerini araladı. Yalnızdı.

Angelina uyanmış mıydı? Muhtemelen uyanınca Ginny'nin yanına gitmişti. Gözlerini kırpıştırdı ve yorganı sıkan ellerini gevşetti. Saat kaçtı? Tül perdeyi delercesine içeriye sızan güneşe bakılırsa gün yeni doğmuştu.

Gözlerini son kez kırpıştırdı ve üzerine bulaşan uğursuz uykuyu kovmayı denedi. Huzursuzca uyuduğu için bütün gece dönmüş durmuş, asla dinlenememişti. Öyle ki, gözlerini kapamasıyla açması bir olmuş gibi hissediyordu. Avcunu alnına dayadı ve yatakta oturur pozisyona geçti.

Üzerinde garip bir kaygı vardı. Yüzleşme zamanı gelmişti. Üstelik şimdi, boğazındaki yumruyu atmak istercesine yutkunduğunda, işlerin sandığından da zor olduğunun farkına varmıştı. Bir yüzleşme olacağını zaten biliyordu, fakat şimdi yüzleşmesi gerekenlerin sadece Harry ve Ron olmadığını görebiliyordu.

Zihninde, üzeri taşlarla örtülmüş, artık tozlanmaya yüz tutmuş tehlikeli düşüncelerin barındığı bir oda vardı, kapısını sıkı sıkıya kilitleyip anahtarı bambaşka bir köşeye gömdüğü bir oda. Düşünmekten hatta hissetmekten korktuğu her karanlık düşünceyi, her hastalıklı vesveseyi oraya saklamıştı. Şimdiyse kilidi açıp taşları kaldırmanın, yüzleşmenin vakti gelmişti. Ve bunu yaptığında karşılaşacağı onca şeyden ölesiye korkuyordu.

Üzerindeki yorganı sertçe itti ve ayağa kalkmak için kendisini zorladı. Vücudunun bütün ağırlığını ayaklarına yüklediği ilk saniye dünya ayakları altında döndü ve Hermione Granger başucundaki komidine tutunmak zorunda kaldı. Ardı ardına defalarca çalınan bir çan vardı zihninde. Devasa çanın çıkardığı her seste zihni de zonkluyordu. Başını ışığa doğru kaldırdı ve kamaşan gözlerini kırpıştırdı. Ona ne oluyordu böyle?

MOONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin