٤١

6.7K 844 256
                                    

10.06.2012
09.02am

Okul gezisi için toplandığımız otobüslerin birinde cam kenarına oturuyorum.

Otobüs kalkmak üzere ve sen hala yoksun.

Tam hareket edecekken rüzgarda dağılmış saçlarınla sen çıka geliyorsun. Pervasızca tuttuğun çantanla otobüse biniyorsun.

Özür dileyip yanıma geliyorsun. Gülümsemen yüzünde yayılırken bana dönüyorsun.

"Çok beklettim mi?" Diye soruyorsun.

Soruna karşılık ikimizde gülüşüyoruz. Kullaklığımın tekini alıp kendine takıyorsun.

Yolculuğumuzun fon müziği çalarken ikimizde susuyoruz. İkimiz de bu büyünün bozulmasından korkuyor gibiyiz.

Şehrin kalabalığından uzaklaşıyor ve yeşil doğanın kucağında buluyoruz kendimizi.

Kamp alanına geliyor ve otobüsten iniyoruz. Belli bir sıra içine sokuluyoruz. Öğretmenimiz konuşmaya başlıyor.

"Önümüzde ki dönem sizin için zorlu geçecek. Bir yarışın içine gireceksiniz. Umuyorum ki hepiniz iyi üniversitelere gidip güzel hayatlar yaşacaksınız. Burası koşu öncesi son dinlenme durağınız." Diyor öğretmen ve gözlerini hepimizin üzerinde gezdiriyor.

"Hadi, eğlenin!"

Öğrencilerden yükselen sevinç çığlıkları ile hep beraber kamp alanına geçiyoruz. Önceden kurulmuş çadırlara yerleştiriliyoruz.

Eşyalarımı herkese göre daha hızlı yerleştiriyorum. Kampın yanındaki göle gidiyorum. Benimle gelmen için seni arıyorum ama bulamıyorum.

Ayakkabımı çıkarıp iskeleden sarkıtıyorum. Meltem uzun sazlıkları sallarken tenimi okşuyor.

"Ne yapıyorsun tek başına?"

Kafamı kaldırdığımda seni görüyorum. Yanıma otururken elindeki vişne suyunu bana uzatıyorsun.

"Canım sıkıldı. Benimle gelmeni teklif edecektim ama seni bulamadım."

İskeleye koyduğun ellerine dayanarak yaslanıyorsun. Rüzgar önüne düşen kahküllerinle oynamaya başlıyor. Verdiğim cevap üzerine dudağın sola doğru kıvrılıyor.

Ayaklarını sallıyorsun. Her oynatılşında çıkan suyun sesi sessizliğimizin arasında yer ediniyor.

Hava kararmak üzere olduğundan akşam yemeği hazırlığına giriliyor.

"Hey, aşk kumruları!" Diyor biri, "Gelinde biraz yardım edin!"

Ben donup kalırken sen gülümsüyorsun. Hatta kıkırdadığını duyuyor gibiyim.

Hızla ayağa kalkıyorsun. Elini uzatıyorsun. Elini tutuyor ve yardımınla kalkıyorum.

"Daha fazla bekletirsek yemeği başımızdan aşağıya dökerler." Diyorsun gülerken.

"Bunu istemeyiz." Diyorum gülerken.

Elimi bırakmıyorsun. Ve biz el ele kamp alanına ilerliyoruz.

Birkaç adım kala şaşkınca ellerimize bakan beni fark ediyorsun ve gözlerin ellerimize kayıyor.

"Ah, Pardon!" Diyorsun, elimi yavaşça bırakırken.

Yardım için gittiğinde uzaktan seni izliyorum.

Ellerimi tutmanı ve hiç bırakmamanı diliyorum.

(Y/N: Şimcik bu bölümden sonra -iki hafta boyunca- bölüm ya hiç gelmeyebilir ya da baya bir beklersiniz. Her ne kadar Lost Stars kadar üzerinde düşünülecek bir kurgu olmasada sınavlarım başlıyor. Bu yüzden sizi bekletebilirim. Bundan sonra zaten finale az kaldı. Yavaştan sona yaklaşıyoruz ve herkes mutsuz son olmasından korkuyor gibi. Bence de korkun :D ajsjdk Tabi benim sağım solumda pek belli olmaz. Finalde göreceğiz artıkın.)

if you || kth. ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin