20.

4.3K 232 64
                                    

Not; Az önce Cennet Gibinin genç kız edebiyatında 67. sırada olduğunu görünce bir mutlu oldum. Bunu bir bölüm yazarak kutlayayım dedim :) Bu notu okuyan herkesten ricam lütfen oy vermediğiniz bölüm varsa oy vermeden geçmeyin. Böylece daha da yükselebiliriz. ❤ Yanımda olan, hikayemi okuyan herkese bütün kalbimle teşekkür ederim:) Herkese iyi okumalar:)

Sinirle çekilen bir nefes, ardından kapının dışından gelen parkeye ritim tutan parmakların sesi ve derin bir iç çekiş. Odamdaki bütün ses bundan ibaretti. Kerem aptal gibi parmaklarını parkeye vurup duruyor, benim odam da sinir krizi geçirmeme neden oluyordu. Kaç dakikadır veya kaç saattir oradaydı bilmiyorum. Ama midem isyan bayraklarını çoktan çekmeye başlamıştı. Büyük ihtimalle o da acıkmıştı. Buraya gelmesi uzun sürmüş olmalıydı. Eğer yolda da bir şey yememişse, benden daha kötü durumda olabilirdi. Hala onu düşünen kafamı cezalandırmak istercesine alnıma bir şaplak indirdim. Gerçekten benim sorunum neydi? Yatağa genişçe yaydığım bacaklarımı bir az daha sağa çekmeye çalışırken ayağıma örtünün dolandığını hissettmiştim. Bacağıma dolanan örtüyle dengemi sağlayamayıp soluğu yerde aldığımda, ağzımdan bir çığlık firar etmişti. Düşmenin siniriyle elimi parkeye vurduktan sonra bu sefer de elimin acısıyla ağzımdan bir inleme çıkmıştı. Kendime zarar vermek refleks haline mi gelmişti bende? Yoksa başından beri delinin teki miydim? Kapının dışından gelen ayak sesiyle sanki kapalı kapıdan ne olduğunu görebilirmişim gibi kapıya çevirdim bakışlarımı.

"Zeynep? İyi misin?" Kerem'in ne dediğini takmadan yerden kalkmak için komidine elimi koyarak destek olmaya çalıştım. Ama elim komidinin üzerindeki telefonuma çarptığımda bütün olasılıkları zorlayarak burnumun üzerine düşmüştü. Acı bir inlemeyle kendimi tekrar yere bıraktıktan sonra elime aldığım telefonu sinirle kapıya fırlattım. Hepsi o gerizekalı adam ve o geri zekalı olan adama hissettiklerim yüzündendi.

"Bok iyiyim gerizekalı! Sen niye hala buradasın hem? Defolup gitsene evine." Ağlamaklı çıkan sesim burnumun acıdığını çok net bir şekilde belli ederken elimi yavaşça burnumun üzerinde gezdirdim. İlk anda ki gibi acımıyordu ama hala fazlasıyla sızlıyordu. Şimdi buz koymazsam bir az sonra şişeceğinden de adım gibi emindim. Ama buz almak için mutfağa inmem gerekirdi. Mutfağa inmek için de bu odadan çıkmam gerekiyordu. Ama ben buradan çıkıp onunla karşılaşmak istemiyordum. Hala aldığım kararın arkasındaydım. Artık korkak davranmayacaktım ama odadan çıkmaya çekinmemin nedeni Kerem ile yüzleşmekten korkmam değildi. Onun bu sahte pişmanlığına kanmak istemiyordum. Eylül'den yeni ayrıldığı için kafası karışıktı o kadar. Bir süre sonra yine aynı Kerem'e, yani benim nefret ettiğim o adama dönüşecekti. Ben ise elimde kalan aptal umutla yine dağılacaktım.

"Sana dedim Zeynep. Seni burada bekleyeceğim. Şimdi söyle hadi. Az önceki ses neydi?"

"Uçurumdan atlamak işe yaramayınca bir de yataktan atlamayı deneyeyim dedim. Şansına küs ama. Katil hala yaşıyor." Sesimin homurdanırcasına çıkmasına dudaklarımı büzerek yerimden kalkmaya çalıştım. İyice hiçbir şeye tahammülü kalmayan teyzelere dönmüştüm ben. Ayağa kalkmayı sonunda başardığımda adımlarımı banyoya doğru atmaya başladım.

"Beni bu şekilde bıktırmaya çalışıyorsun değil mi? Ama gitmeyeceğim Zeynep. Bu sefer yanındayım. Sen istesen de, istemesen de." Sana ihtiyacım olduğumda neredeydin demek istesem de, sustum. Kendimi yeterince küçültmüştüm onun karşısında. Banyoda ki aynaya baktığımda burnumun kızarmasının yanında kanadığını da fark ettim. Elime su alarak burnuma tuttuğumda soğuk suyun buz kadar etki etmeyeceğini bilsem de şişmeyi az da olsa engellemesini umuyordum. Daha şimdiden korkunç bir görüntü almıştı bile. Dolaptan aldığım bir peçeteyi burnuma bastırarak kanın etrafa bulaşmasını engellerken adımlarımı da kapıya doğru atmıştım. Çıkmakla çıkmamak arasında kalmıştım. Eninde sonunda acıktığım için çıkacaktım ama o da elbet pes edecekti. Az önceki kararlı ses tonunu düşündüğümde bu sürenin fazlasıyla uzayabileceği fikri beni dehşete düşürüyordu. Elim kapının kilidine istemsizce gittiğinde derin bir nefes aldım. Belki de biraz daha beklemeliydim. Midem bir saniye daha bekleyemeyeceğini bana bir kez daha hissettirdiğinde kilidi sola doğru iki tur çevirdim. Aldığım nefesi geri bırakarak kapının kolunu aşağı indirdim. Açılan kapının hemen karşısında dizlerini kırarak yere çökmüş olan Kerem duruyordu. Bakışlarının bende olduğunun farkındaydım. Aldırmamak için zorlayarak kendimi merdivenlere attım. Peşimden geldiğini ayak seslerinden anlayabiliyordum. Hoş, ayak seslerine ihtiyaç yoktu. Kokusu onun burda olduğunu fazlasıyla hissettiriyordu bana. Merdivenin ilk basamağına kadar vardığımda, Kerem bir anda önüme geçip adımı atmamı engellemişti. Ani hareketinin etkisiyle elimden kayıp alt kata düşen peçeteye gözlerim bir anlığına kaymıştı. Ama sonra tekrar Kerem'e bakmıştım. O ise burnuma bakıyordu. Onu iteklemeye çalışıp yanından geçip gitmeyi umsamda bir elini hızlıca belime koyarak gitmemi engellemişti.

Cennet GibiWhere stories live. Discover now