21.

4.7K 228 54
                                    

Not; Benim için oldukça garip bir haftaydı ve yazmakta çok zorlandım açıkçası. Üç-dört gün önce yaralı bir kumru bulup ailesi olmadığı için eve getirmiştik. Yavru olduğu için beslenmesi çok zor, neredeyse bir kaç saat şırıngayla ona yemek vermeye çalışıyorum. Dünde bir hint bülbülü yavrusu bulduk. Şimdi de onunla uğraşmaktan geceye kaldı bölüm. Çok bıcır ve hareketli bir şey. Onlarla oynamaktan yazmaya vakti ancak gece bulabildim. Yani çok kuşlu bir haftaydı:) bana değil o ponçiklere kızın❤ Bölüme gelince umarım beğenirsiniz. Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum.

Hafızamda kalan son anılarda annemin söylediği bir kaç cümleyi hatırlıyorum. Derdi ki, en yakınındaki insanları sev, onlara bağlan. Onlar da seni seveceklerdir. Ama kimseye senin canını yakma imkanı verecek kadar güvenme. Bu senin en büyük pişmanlığın olur.

O beni bıraktığında küçüktüm. Bu cümleleri anlayamamıştım. Bir insanın anlayamadığı cümleler aklında kalmaz gibi gelirdi. Annesini kaybeden bir çocuk ise o huzur dolu sesi unutmamak için ezberleyebilirdi o cümleleri. Ben de öyle yapmıştım. Annemi kaybettikten sonra bir deftere onunla ilgili hatırladığım şeyleri yazardım. İlk sayfada insanları sev yazardı. Kocaman pembe simli harflerle. Annemin pembe parlak yanakları hatrına.

İnsanlara bağlan yazardı bir diğer sayfada. Ve kimseye senin canını yakma imkanı verecek kadar güvenme. Üçüncü sayfa. Annemin ilk iki öğüdünü çok iyi dinlemiştim ben. Onu sevmiştim. Ona bağlanmıştım. Annemin hatası demek haksızlık mı olur, bilemiyorum. Sev dedikten sonra güven peşinden gelirdi. Ben sevmekten öteye gidememiştim. Şimdi anlıyorum ki o son cümlesine sımsıkı sarılmalıymışım annemin.

Güvenme.

Güvendim, kandırıldım. Güvendim, yarı yolda tek başıma kaldım. Bayrakları erken mi indiriyorum emin değilim. Belki öylesine ortaya atılan bir laftı Kerem'in ki. Hatırladığı bir şey yoktu. Korktuğum şey hatırlaması bile değildi ki. Unutmamasıydı beni korkutan. Beni kandırmasıydı. Ben en çaresiz halimi görmesine izin vermiştim. Onu sevdiğimi söylemiştim. Dayanamadığımı söylemiştim. Ben ona güvenmiştim. Herşeye rağmen. Yaptıklarına rağmen, anneme rağmen. Bu his aşağılayıcıydı. Ne demem gerektiğinden emin bile değildim. Yeşil gözlerine inmiş endişe kırıntıları yorgun gözlerimden içeri sızıyordu. Aklımı dağıtmaya ihtiyacım vardı. Bir anlığına yerdeki camlara baktım. Bunları toplamak kolay olmayacaktı. Toplamak, dağıtmak kadar kolay olmuyordu.

"Zeynep?" Sesi onun da yorgun olduğunu belli ediyordu. Cevap vermedim. Ona bakmak yerine etrafa bakmaya devam ettim. Belki de burayı boyatmanın zamanı gelmişti. Emre'den bana bir boyacı bulmasını isteyebilirdim. Turkuaz yakışırdı buraya.

"Zeynep." Lila da olabilirdi. Yağmur severdi lilayı. Birlikte gelip tatil de yapabilirdik onlar dönünce.

"Bir şey söylemeyecek misin?" Arkamı dönüp mutfaktan çıktım. Arkamdaki adım seslerine aldırmadan merdivenleri çıkarak odama gittim. Kapıyı kilitlemek yerine sadece itekledim. Saklanmama gerek yoktu. Saklanacağım kimsem yoktu. Aralık bıraktığım kapı gıcırdayarak açıldığında yatağın örtüsünü kaldırıp altına girmiştim. Hislerim karma karışıktı. Korku ve utanç bedenimi ele geçirmiş gibiydi. O gece içimde olan öz güven kırıntıları yerini bir boşluğa bırakmıştı. Ruhum ve bedenim, o boşlukta salınıyor gibiydi.

"Üzgünüm." Yatağımın karşısındaki tekli koltuğa oturduğunu göremesemde anladım. Ses çıkarmadan karşımdaki duvara bakmaya devam ettim. Ona dönük olan sırtıma baktığı hissetmek beni gererken yorganı daha yukarı çekmek için uzattığım elimi geri çekmiştim. Bu kadarına gerek yoktu.

"Her şeyi mahvediyorum değil mi?" Evet, tam olarak öyle yapıyordu. Bunun farkındaydı madem, neden devam ediyordu? Ona cevap veremeyecek kadar utanca boğulan hislerimden nefret ediyordum. Hata yapmış olabilirdim. Bu benim saklanmamı gerektirmezdi.

Cennet GibiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin