1. Bölüm "Bahis"

555K 5.5K 3.8K
                                    

Lisede son senenin, ilk günü.

Acaba okuldan daha kötü ne olabilirdi ki? Hayatımızın en güzel yıllarını egoist hocalar, ve içinden çıkılamayan ödevlerle geçiyorduk. Zaten sonra üniversite, iş hayatı, evlilik derken güzelim hayat boşa gidiyordu.  En güzel yıllar bence emeklilik yıllarıydı. Hiçbir derdin yoktu ayrıca maaşında vardı. Gerçi gücün yoktu ama olsun, geceleri dışarı çıkmak yerine televizyon karşısında pineklemek iyi fikir gibi görünüyordu.

Oysa ben bara gidip çılgınca dans etmek, sarhoş olmak ve erkeklerle takılmak istiyordum. Lise hayatım boyunca sürekli erkeklerle takılmıştım. Hiç sevgilisiz kalmamış ve sürekli ilgi görmüştüm. Çoğu insan bana bayılırken ben kimseyi gerçek anlamda sevmezdim. 

Şule ve Utku dışında.

Ah, onlar bir taneydi. Çocukluk günlerimden beri takılıyorduk. Onların düzenli ilişkisi varken ben her ay farklı bir erkekle çıkıyordum. Bende "Bağlanmak yok" tu ve hayatın tadı işte böyle çıkıyordu. Okulu hiç bir zaman umursamamıştım her zaman disipline gitmiş fakat müdürle bile çok samimi olmuştum.

Okulda beni sevmeyen, atılmam, uzaklaştırılmam için her şeyi yapan ve asla pes etmeyen hocalar da vardı tabi. Mesela edebiyat hocası Murat. Yakışıklı olduğu için ona flörtüz davranmıştım ama o ibne kılıklı herif benden hoşlanmamıştı. Edebiyat zaten çok sıkıcıydı. Okuldaki her şey sıkıcıydı.

Annem ağzındaki sakızı şişire şişire söylendi. "Hadi, salak. Okula geç kalacaksın. Atla da gidelim. Seninle uğraşamam." annem her zamanki gibi "Her şey sıkıcı. Her şey berbat. Ne biçim bir yer burası?" havasındaydı. Hiçbir şekilde tam anlamıyla mutlu olmayı bilmezdi. Bildiği tek şey sarhoş olmaktı.

Evimiz üç katlıydı ve bu evi yıllar önce dedem yapmıştı. Kocaman bahçesi ve etrafında bizi sürekli gözetleyen bunak komşuları vardı. Ama kira derdimiz olmadığı için sesimizi çıkarmıyorduk. Annemin eski model Chevrolet'ine doğru giderken bir yandan da üzerimi düzeltiyordum. Büstiyeri, göğüslerimi büyük göstermesi için küçük almıştım ve şuan memelerim fırlayacak gibi durduğundan rahatsız olmuştum.

"Aferin kızıma. Orospulara benzemişsin." anneme dil çıkardım. Eylül ayındaydık ve bu şehrin salak güneşi çekilmiyordu. "Kızım üzerindeki sutyenle mi gidiyorsun okula?" yaşlılıktan, köpeğe benzeyen Ayten teyze'ye baktım. "Gençlik fotoğraflarını gördüm bunak, hiçbir zaman güzel göğüslerinin olmadığını biliyorum." ona cilveli bir bakış attım. Elindeki hortumuyla bahçeyi suluyordu. Bizi ıslatmak için kaldırınca annem gaza bastı.

"Şu lanet moruklara sataşma Avşar. Köpeği kapımıza pisliyor." annem sakızını patlattı. "Sizde onun kapısına pisleyin." dedim omuz silkerek. Annem de omuz silkti ve beni okuluma kadar bıraktı. "Sağ ol anne. Akşama lütfen düzgün bir yemek yap." annem bana gülümsedi. "Allah ne verdiyse onu yiyeceğiz kuzum, şimdi okuluna git ver derslerini güzel dinle." ben gözlerimi devirirken, o gülüyordu. Annemi seviyordum.

Şu ana kadar bir sürü erkekle çıkmıştım fakat bakireydim. Hatta çoğu telefon numaramı bile bilmiyordu. Sadece gerçekten yakışıklı ve zengin olanlarla dışarı çıkmıştım. Evdeki gürültüyü bastırmak için erkeklerle mesajlaşıyordum. Annem ve babam çok meşgüldü ve beni avutan tek şey karşı cinsin ilgisiydi.

Okula ilerlerken annemin deli gibi ses çıkaran arabasına baktım. O kırmızı chevrolet için üzülüyordum. 

Kıvırta kıvırta okul kapısından girdim.  Şule ve Utku hararetli hararetli bir şeyler tartışıyordu. Her zaman ki gibi. İki karı koca gibiydiler ve onlar adına sevindiğim kadar üzülüyordum da.Kim düzenli bir ilişki isterdi ki! Hayatlarını mahvediyorlardı. Dediğim gibi. Bağlanmak yoktu. Çünkü bağlanmak üzerdi.

Aşk ve NefretWhere stories live. Discover now