20. Bölüm "Ceset"

81.1K 1.7K 184
                                    

Sky Ferreira - Blue Jeans (Lana Del Rey - Cover)

Şule'nin ilk deneyimi bu kadar kutsal görünmüşken gözüme, Furkan ve Gizem'in ki midemi bulandırmıştı. Oysa hepsi benim arkadaşlarımdı. Belki Şule ve Utku benim canımın birer parçasıydılar ama sonuçta hepimiz kardeş gibi beraber büyümüştük.

Victoria's Night Clup kaldığı yerden eğlencesine devam ediyordu ama sanırım yer altı dünyaları ifşa olmuştu ve bu da daimi müşterilerin kaçmasına sebep vermişti. Aslında o insanların nasıl böyle bir pisliğe bulaştığını bilmiyordum ama Koray'dan duyduğum kadarıyla birkaç milletvekili de oralarda takılıyormuş. Hatta valini oğlu bile. İnsanların içi kötü olduktan sonra, isimlerinin önüne gelen lakaplar pek önemli olmuyordu.

Gece bizde kalan Şule'yi okul için uyandırdım ve beraber hızlı bir kahvaltı edip hazırlandık. Kızın gözleri ışıldıyordu. Hem hüzünlü, hemde mutluydu. Blues söylemekten yorulmuş gibi bir hüzündü onun ki. Mutluluktan yorulmuştu belki de.

Çıkmak üzere olduğumuzu gören halam "Çöpler..." diye mırıldandı. Sanırım rüyasında bile evin sorumluluğunu üstlenmişti. Dayanamayıp yanına gittim ve benim hayatımı karartmadığı için yanağına bir öpücük kondurdum. Babama söyleseydi şuan kesinlikle bitmiştim.

"Çöpleri alayım bekle öyle çıkalım." Dedim, sabah sabah sakızını patlatıp bana onay verdi. Bahçeye çıkıp telefonuyla oynamaya başladı. Büyük ihtimalle sevgilisiyle mesajlaşıyordu.

Mutfağın çöp bidonundaki çöpü aldım ve ağzını bağlayarak dışarı çıktım. "Hadi gidelim." Dedim daldığını fark edince. Sabahları burası çok güzel oluyordu. Ama havalar baya serinlemişti. Çok da uzağımızda olmayan deniz çarşaf gibiydi. Şezlonglar üst üste konulup kafenin yanına, puflarla beraber konulmuştu. Yaz sezonunun bitmesiyle kafayı yemiş birkaç çılgından başka kimse yüzmeye gelmiyordu artık. Ve yazlıkçılar kışlık evlerine gitmişlerdi bile.

Her hafta sonu eskisi kadar curcuna da olmuyordu ki son iki haftadır ölüydü burası. Aslında olması gerektiği gibiydi ama dört aylık curcunadan sonra ruh gibi olmuştu. Daha sessizdi.

Çöp hemen Kerem'lerin evi ve bizimki arasındaydı. Şule beni bizim demir, üzerindeki levhada "park edene dava açarım - Ev sakinleri" yazangirişin önünde bekliyordu çünkü okul aksi istikametteydi.

Çöp bidonunu kaldırdım, içinden kedi çıkmasını beklerdim, hatta aniden üzerime tırmanıp patileriyle yüzümü parçalasa da olurdu. Ama içinden benim arkadaşımın cesedi çıkmıştı.

Daha ne olduğunu anlamadan gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı ve herkesi uyandıracak güçlükte bir çığlık attım.

Bu Beril'di.

Çıplaktı, yan duruyordu, üzerinde siyah bir poşet vardı ama açılmıştı poşet. Siyah saçları, artık bembeyaz olmuş bedeninde korkutucu duruyordu. Tamamen çaresiz bir yüzü vardı.

Tekrar çığlık atmamla insanların kapılarını açması bir oldu ve Şule yanıma koşturdu. "Ne oldu?" demeye kalmadan yere çöküp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. O ölmüştü. Dört senelik arkadaşım ölmüştü ve cansız bedeni bizim çöp konteynırımızda duruyordu.

Öylece ölmüştü. Dudakları mosmor, çıplak bedeni bembeyazdı. Siyah saçları dağılmıştı.

O bunu hak etmiyordu.

İnsanlar yanımıza "Ne oldu?" diyerek alelacele koştururken babam ve halamın korkuyla buraya baktıklarını ve yanımıza koştuklarını gördüm. Kadının biri çöpün içine baktı ve "Aman Allahım." Diye mırıldanıp geri çekildi.

Aşk ve NefretWhere stories live. Discover now