41. Bölüm "İyileşmek"

62.3K 1.5K 472
                                    

“Ama artık oha.” Diyeceğiniz iki bölüm geliyor. Hatta benim değil yazarken düşünürken bile ağladığım 2 bölüm. 43’te normale döneceğiz, 44’te eskileri anacağız ve 45 final. Ardından yeni hikayem Suç Çetesini yayınlamaya başlayacağım, aynı karakterler yine fakat gerçekten hiç beklemediğiniz bir kurgu bu sefer. Daha çok seveceğinizden emin olmasam bu kadar erken final yapmazdım. Ayrıca bu bölüm hiç ama hiç içime sinmedi. Yorumlar artık beni gülümsetmiyor. Birkaç bölüm önce olsaydı rahat otuz sayfa yazmıştım bu bölümü.

          

Sanki başbakanı öldürmüşüz gibi sert bir muameleyle karakol kapısından içeri itilirken düşünebildiğim şey, hapse girmesi, hapse girmem, hapse girmemiz, geleceğim veya diğer şeyleri değildi. Tek düşündüğüm babamın önce yumruk mu yoksa tokat mı atacağıydı.

İçeri girdiğimizde diğerlerinin de tam kadro burada olduğunu gördüm. Bir tek Element yoktu. Aslan ayak ayaküstüne atmıştı. Çağdaş ve Uygar ayakta hiç de pişman olmayan bir şekilde dikiliyorlardı, Yiğitse cebinden çıkardığı şeyleri çiğniyordu. “Hapse gireceğiz aptallar.” Diye bağırmak istiyordum ama kimsenin umurunda değildi. Onlar rahatsa bende rahat olmalıydım ama bu birazdan babamın tüm her şeyi öğreneceği gerçeğini değiştirmiyordu. Beni korkutan zaten babamdı, yaşayacaklarım değil.

Koray’la birbirimize bu kez bittik bakışları atarken elimi tutup kulağıma eğildi. “Babana seni elimde zorla tuttuğumu söyle.” Dedi “Hey ne oluyor orada?” diye seslendi bize bir görevli memur. “Ona eğer öterse öldüreceğimi söylüyordum.” Dedi Koray gülümseyerek. Suçlu kimliği yine açığa çıkmıştı. Bu hallerini sevmiyordum. Ben beni giydirirken utanan adamı istiyordum.

“Ne saçmalıyorsun sen?” diye tısladım dişlerimin arasından. Burada dikilmiş neyi bekliyorduk ki? Karşımızda kimse yoktu. Sadece iki üç tane silahlı memur kapıda ve yanımızda dikiliyordu o kadar. “Sana dediğimi yap.”

“Koray babamın seni sevmesi gerekiyor nefret etmesi değil.”

“Senden nefret edeceğine benden etsin.” Dedi elime dokunarak.

“Hey, kızı rahat bırak seni sapık.” Dedi odanın içinde olmasına rağmen şapkasını çıkarmamakta ısrarcı olan memur. Tanrım. Gerçekten bu insanlar benim zorla tutulduğumu sanıyorlardı. “Hoş geldiniz efendim.” Diye sesler gelince merakla geleni izledim. Sıradan yaşlı bir adama benziyordu, ama baş komiser koltuğuna oturdu.

“Sizi uzun zamandır görmüyorduk.” Dedi ağır aksanlı ses tonuyla. “Kesinlikle. Yalnız acele etsek? Kızımın doğum gününe geç kalmak istemiyorum.” Dedi Aslan sabırsız bir tonda bacağını sallarken. “Hakkınızda ağır suçlamalar var.” Dedi Baş Komiser Fuat Elmaslı. Evet. Masasında bu isim yazıyordu.

“Bizim hakkımızda her zaman suçlamalar var.” Dedi Koray. “Asılsız suçlamalar.”

“Ama bu kez kanıt gözlerimizin önünde duruyor.” Herkese bana bakınca, rehin alındığımı hatırladım. “Ne?” diye sordum korku ve şaşkınlık karışımıyla. “Seni hatırlıyorum. Avşar’dı değil mi? Simanı asla unutmadım. Serhat polise neler olduğunu anlatmak ister misin?”

“Bilmem.” Dedim hızlıca, umursamamış görünmek istiyordum ama adamın adını duymak bile kanımı dondurmuştu. Beni Beril olaylarından hatırlıyor olsa gerekti.

Aşk ve NefretWhere stories live. Discover now