VE MÜZEYYEN SAHNEYE GİRER

55 2 0
                                    

Işıklar kapansın. İçimizin nuruyla aydınlansın oturum! Şaraplar, yıllanmış şaraplar kadehlerle buluşsun! Sayın Başkan cübbesini alsın askıdan ve tüm pencereler açılsın; ayaz olmadan ısınmaz ciğerimiz.

+Seni görmeyeli evlat, çok uzun zaman oldu. Şimdi söyle bana içindeki tüm hesaplaşmalar bitti mi? Yoksa içini öldürmek mi istedin?

-İkisi de değil, beynimin ırak hücrelerinde bana yaşamayı öğreten pek muteber Başkanım. İkincisi hiç değil!

+Peki neden hasret şu prangalar sana, neden gelmedin evlat; yalnızlığına?

-Kaçmak istedim, buna hakkımın var olduğunu zannettim, yokmuş. Öyle olur ya zaten hep kimin var olduğunu varsayarsak, yok olur.

+İç Anayasamızın 24. Maddesinin 11. Fırkası gereğince, geçmişin eleminden kaçmak delikanlılığa sığmadığından ve bilhassa örflerimize uymadığından yasaklanmıştır!

-Bilsem kaçar mıydım, Sayın Başkan? Müzeyyen'i beynime hapseden beyhude, varoş kalbim, hakkında çıkarılan yakalama kararını duyunca kaçmak istedi. Yapmayın Başkanım!

+Neyi yapmayalım, evladım?

-Kalbimi o hücreye tıkmayın. Kalbim esarete alınınca duruluyor biliyorum. Ama gelin görün ki bu organ durula durula duracak sonunda, geçmiş kokan o parmaklıklar ardında. Durmasın Sayın Başkan! Kalbime Pranga Vurmayın!

+Haddini bil! Bu yaşam aşkı da nereden geliyor? Sen ölüme fırlamış bir oksun, yaşam denen o büyük hapishanede yoksun!

-Bana kafiyelerle gelen Sayın Başkan, zatı aliniz önderliğinde tüm oturumu bir dakikalık mübalağaya davet ediyorum! Lütfen ayağa kalkın!

+Şu bize yaptırdıklarına bak yahu! Sen adam olmazsın evladım olmazsın!

-Asıl ben adam olmam Sayın Başkanım ben! Neydi o dediğiniz. Immm? Hıh, adam! ''Adam kime denir?''sorusuyla başlar size dünyanın adamizm gerçeğini öğretmek için şuan da ayakta durduğumuz mübalağayı buhran-iyeyi devreye sokmuş bulunurum! Kelime etimolojisini incelediğimizde Adam Ademden gelmektedir! Günümüzde ve hatta dünümüzde: yeşil bir düzlük içerisindeki bir deliğe, beyaz bir topu metal sopalarla atmak suretiyle her hafta spor yapan iş adamlarına; kar kış dinlemeden su geçiren ayakkabılarıyla okulunu bitirip yemeğinden arttırdığı paraları ticarete döken, yaptığı mesleğin hakkını veren babaların, her gün viski içen züppe çocuklarına; dün gece ''sana aşığım'' dediği kızı, tahta sıraların üstünde arkadaşlarına orospu diye anlatan zamane tabiriyle playboy, ortam çocuklarına; soğuk kış gününde kırmızı türbanı merdiven silerken yere değmiş ve o ayazda o türbanla elleri titreye titreye çalışan, oğlu okusun diye eve iki kuruş para getirmiş ananın, kızlara lüks mekanlarda rengarenk içecekler içmek için çalıp çırpan oğluna; ve şu iç hesabını hiç yapmayanlara; çocukları öldüren, annelerin göz yaşlarına asit döken, hatta bir evladın önünde onu doğurana tecavüz eden ülkelerin siyasi liderlerine; Afrika'da ölen her çocuğa küfür edercesine lüks mekânlarda akşam yemeği yiyen, yemeğin yarısını da tabakta bırakıp buna görgü diyen kapitalizmin aptal oyuncaklarına; kendini cebindeki para, ağzındaki sigara, kolundaki kadın sanan megalomanyak insanlara; ADAM denmektedir! Ben adam olmam Sayın Başkanım! Benden adam olmaz!

+Buna Mübalağa demek, mübalağadır maalesef!

-Bu cümleniz edebiyat tarihine geçmeli Sayın Başkanım!

--VE MÜZEYYEN SAHNEYE GİRER!--

(Bu sahne kitabın son sayfasını oluşturacağı için şimdi yazılmaması ve merak edilmemesi gerekmektedir! Pek değerli okuyucular!)


Bir Adamın GünlüğüWhere stories live. Discover now