4.5

422K 27.1K 8.4K
                                    

A: Zilin çalmasına son 2 dakika.

Nida: Ne yapacağım ben?

A: Halledersin. Çocuğu okulun arkasındaki banklardan birinin oraya çek.

Nida: Tövbe sjajsjks Tamam

Zil çalınca sınıftan çıktım ve Mustafa'ların sınıfının önünde dikildim. Kapının kenarında durup sınıfın boşalmasını bekledim. Daha sonra içeri girmeden kapı ağzında köşede oturan Mustafa'ya seslendim.

"Şey," dedim çekinerek. "Bir baksana."

Kendimi meslek lisesi önünde oturmuş, kız kesen apaçiler gibi hissetmiştim.

Şaşkınlıkla bana baktı. "Efendim?"

"Biraz konuşabilir miyiz?" deyip gözlerimle dışarıyı işaret ettim. Dudaklarını büktü ve ses etmeden beni takip etti.  Onu beklemeden okuldan çıktım ve bahçede ki en uzak banka yöneldim.

Beni takip ederken kendimi bir garip hissetmiştim.

"Nereye gidiyoruz?" diye seslendi arkamdan. "Ebemin nikahına," diye fısıldadım. "Anlamadım?" diye tekrar sordu. Gözlerimi devirdim. "Yok bir şey."

Bankın önüne geldiğimizde okula uzaktık. Etrafı kolaçan ederken Mustafa uzun boyuyla önümde dikildi. Kendimi hafifçe geri çektim.

"Ne konuşacağız?" diye sordu.

"Bugün sevgililer günü," dedim utanarak. Sihirli güçlerim olsaydı kendimi deve kuşuna çevirir kafamı kuma gömerdim.

"Yani," dedi gülerek. Bakışlarımı kaçırdım. "Yanisi sevgililer günü işte."

"Bizde Çorumun kurtuluş günü demedik," dedi tekrar gülerek. Başımı kaldırdım ve ona düz bir şekilde baktım.

"Mizah seviyeni kıskanıyorum."

Hafifçe üzerime eğildi. "Ha kıskandığını kabul ettin yani sonunda."

Kaşlarımı çattım. "Ne alakası var, ben ironi yapıyorum."

Üzerime doğru eğilmeye devam ederken, yüzüme gelen güneşi kapatmış gözlerim yeşile yakın renkteki gözlerine odaklanmıştı. Dişlerimi sıktım. "Bakmaz mısın şöyle?"

"Nasıl?" diye sordu mayhoş bir sesle. Bakışlarımı tekrar kaçırdım ve bir adım geri attım. "Neyse ne işte. Ben ne diyordum?"

"Sevgililer günü diyordun."

"Ha," dedim dudaklarımı ıslatıp. Daha sonra montumun cebinden çıkardığım sinema biletlerini elime aldım. Tam o sırada telefonuma mesaj geldi.

A: Sinema bileti mi?

Kaşlarımı çattııp irkildim ve gözlerimle etrafı süzüdm.

Nida: Sen beni mi izliyorsun?

A: Evet. Söyle o çocuğa çok yaklaşmasın.

Nida: Tövbe bismillah. Nerdesin lan?

A: Sen beni göremezsin.

"Daha sonra mesajını yazsan," dedi Mustafa sıkılgan bir tavırla. Telefonu hızla cebime koydum ve biletleri ona uzattım.

"Bu ne?" dedi biletleri kavrarken. "Düşündüm de ben sana çok haksızlık ettim. Seni çok tersledim, bu hafta sonu boşsan sinemaya gidelim mi diyecektim?"

Allah'ım bu ben olamam.

"Recep İvedik?" diye sorguyla kaşlarını kaldırdı. Ne bekliyodun, Christian Grey falan mı? Nah sana kırbaç.

Samimiyetsiz bir tebessümle gülümsedim. "He, çok severim."

Sevmem. Ama daha iyi bir film olamazdı daha iyi derken onunla oturup romantik film izleyecek değildim.

"Bana uyar," dedi keyifli bir halde. Tabi uyar bir haftalık harçlığımı gömdüm lan. Belgesel de olsa izlersin.

"İyi o zaman görüşürüz," dedim arkamı dönerek. Eliyle omzumu kavradı ve beni kendine çevirdi. "Peki ama neden sinema?"

Dudağımın kenarını kıvırdım. "Bir sonra ki hamleyi sen yapacaksın ya çıtayı fazla yükseltmeyim dedim."

ÇEVRİMİÇİ Where stories live. Discover now