4.9

397K 26.8K 5.7K
                                    

"Nida yastık olur musun?" diye sordu Sıçan Mert. Kafamı ona doğru çevirdim. "Uğraşamam seninle."

Gerizekalılar. Uzun eşek sırasına girmiş benimle alay ediyorlardı.

"Bak sen," dedi gevşek gevşek gülerek.   "Halbuki bayağı bir yumuşaksın."

Dişlerimi sıktım ve oturduğum yerden kalktığım gibi hemen yanımda ki sırayı üzerine doğru itip tam şeyine isabet ettirdim. Acıyla elini orasına götürdüğünde sıranın üzerine çıktım ve parmağımı üzerine sürdüm.

"Bana bak lan bir daha benimle uğraşırsan o sırayı orana çarptırmaz, saplarım."

Sınıftaki herkes gözlerini büyütüp nefesini tutarken başımı kaldırdım. "Duydunuz mu lan?"

Ona elbette dersini verecektim ama böyle olacağını bende tahmin etmemiştim. Galiba sinir sistemim bozulmuştu.

Sıçan Mert dişlerini sıka sıka sınıftan çıkarken sıranın üzerinden indim.

"Ne oluyor kızım sana?" diye sordu Selen yanıma gelerek. Hızla elimi kaldırdım. "Yok bir şey, hava almam lazım benim."

Sert bir şekilde sınıftan çıktım ve okulun arka bahçesinde ki banklardan birinin üzerine oturdum. Başımı önüme eğdim ve ellerimle başımı sarıp sıkıntıyla ofladım.

Bir haftadır kendimi tanıyamıyordum. Hiçbir bok yapasım gelmiyordu. O it oğlu it beni her yerden engellerken ruhumu da benden engellemişti.

"İyi misin?" diye sordu bir ses. Mustafa'nın sesinin olduğunu anlamam kısa sürdü. Başımı onun olmadığı tarafa çevirdim. "Bilmiyorum."

"Sorun ne?" diye sordu bu sefer. Konuşursam ağlayacağımı hissettim. Ama ağlamamam gerekiyordu yani bu çok saçmaydı. Ne olduğu belirsiz bir çocuk için ağlayacak değildim ama  öyle olmuyordu bazen. İnsan görmediği, sesini bile duymadı biri yüzünden bile bu tür şeyler hissedebiliyordu.

"Anlat bana, dinlerim ben seni," dedi yumuşak bir sesle. Gözlerimi kapatıp açtım ve sertçe yutkundum. Mustafa umarım sana haksızlık etmemişimdir, umarım bir pislik yüzünden senin gönlünü kırmam. Çünkü aklım ondayken senin vaktini çalmak istemiyorum.

Bir anda döndüm ve hızla ona sarıldım. Bunu neden yapmıştım bilmiyorum ama birine sarılmazsam her şey daha berbat olacaktı.

Mustafa'nın ellerini sırtımda hissettiğimde gözlerimden bir damla yaş süzüldü. Belki de aylardan beri ilk kez ağlıyordum.

Beni güldürmekten ağlatan çocuk için şuan bana acı verdiği için ağlıyordum. 

"Nida?" diye seslendi hafifçe. Ses tonu saçlarıma karışırken gözlerimi kapattım ve gözyaşımı çabucak silip ondan ayrıldım.

Bana şaşkın şaşkın bakarken başını eğip gözlerime baktı. "Korkuyorum, ne oluyor?"

"Özür dilerim," dedim ve kalktım.

"Ne için?" diye sordu ürkekçe. İç çektim ve dudaklarımı ıslattım.

"Özür dilerim işte..."

Daha sonra arkamı döndüm ve onun yanından uzaklaştım. İnsan böyle şeyler hissedebiliyormuş işte. İlk başında adını bile bilmediğim bu çocuğun beni ağlatacak dereceye gelmesine müsaade edecek kadar hemde.

Okuldan sonra eve geldim ve anneme karnım tok diyerek kendimi odaya kapattım.

Ulan aynaya geçip şuan ki tipimle dalga geçmem gerekirdi ama ben ise kızaran bir burun ve darmadağın olan kıvırcık saçlarımla depresyona girmiştim. Aslında girmemiştim ama bir şeylerin acısını çekiyordum.

Aşk acısı mı?

Hayır.

Bu bir pisliğin kalbimde sebepsiz yere açtığı yaranın acısıydı.

Lanet olsun Osman. Neden bu kadar duygusallaştım ki? Halbuki daha menopoz olmama yıllar var.

Kulaklığıma uzanırken annem odaya girdi. Gözlerimi devirdim.

"Kız?" diyerek yatağıma oturdu. "Patates ve köfte vardı yemekte farkında mısın? Karnın nasıl tok olur. Patates ve köfteyle evlendirsek evlenirsin sen."

Anne şuan bana dünyanın en güzel yemeğini versen bile gözümün ucuyla bile bakmam. Tamam belki göz hakkı falan diye ucundan azcık alabilirim.

"Canım istemiyor," dedim kırık bir sesle. Annem elini alnıma koyup ateşimi olup olmadığını kontrol etti.

"Ateşinde yok ki yavrum," dedi sıkıntıyla. Annemin şu ses tonu bile benim iyi olmadığımı gösteriyordu.

"Anne uyumak istiyorum, beni yalnız bırakır mısın?"

"Ihlamur kaynatayım mı?"

"Yok anne sağ ol," dedim ve ona sırtımı dönüp üzerime pikeyi çektim. Annem bir süre beni izledi ve daha sonra sessizce kapıyı kapatıp odamdan çıktı.

Ulan Alp. Bana bunları yaşattın ya Allah belanı vermesin. İnşallah bir gün biride seni bu duruma düşürür. Bok gibi hissediyorum oğlum. Aylardır konuştuğum çocuk beni bir anda engelleyip ortadan kaybolmuştu. Hemde ona bu kadar kendimi anlatıp en yakınım olmasına izin vermişken.

İç çektim ve gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Tamam Nida kendine gel ve derin bir Yallah çek.

"Yalla," cümlemi tamamlayamadan telefonuma gelen mesajla irkildim.

A: Yarın öğleden önce ki teneffüste seni spor salonunda bekliyor olacağım.

A: Bize artık gerçek, bana artık sen lazımsın.

Ay ben bile heyecan yaptım kız agsgsghs

Bakalım Alp kim?

ÇEVRİMİÇİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin