5.6

418K 26.3K 4.9K
                                    

Okul çıkışı çantam sırtımda gayet durağan bir tavırla eve yürümeye başladım. Evim ve okulum arasında ki mesafe yakın olduğu için yürümek fazla zamanımı almıyordu. Çantamın kenarında ki fermuarı açıp kulaklığımı çıkardım. İşime yarayacak eşyaları en yakınıma koymak, günümü kolay kılıyordu.

Kulaklığımı telefona taktım ve kulaklarıma takacağım sırada bir el tarafından durduruldum. Şaşkınlıkla arkamı döndüğümde gördüğüm kişi Mustafa'dan başkası değildi.

"Beni mi takip ediyorsun sen?" diye sordum bir adım geri çekilerek.

Yüzüne değen güneş ışınları gözlerinin mavisini parlattı. "Evet," dedi düz bir sesle. Gözlerimi devirdim ve önüme döndüm.

"İyi devam et o halde."

"Bana gittikçe ısınıyor musun sen?" diye sordu arkamdan gelmeye devam ederek.

"Havalar soğuk ya, ondandır," dediğimde güldüğünü hissettim. "Ne zaman affedeceksin beni?" diye sordu hemen ardından.

Sıkıntıyla soludum. "Bilmiyorum. Sana güvenemiyorum bir türlü."

Bana olan hislerinden bahsetmiyorum benim ki yersiz bir kuruntu gibi gözükse de canımı sıkıyordu işte bu güvensizlik duygusu.

"Anlatmama da izin vermiyorsun ki," dedi yanıma gelerek. Tek koluna taktığı sırt çantasını hafifçe gevşetip bana yandan bir bakış attı. Dudaklarımı büktüm ve ona baktım.

"Tamam anlat hadi."

"Anlatayım?"

"He anlat."

"Bak anlatırım."

Gözlerimi devirdim ve yürümeye devam ettim. "Ne bok yersen ye ben gidiyorum."

Adımlarını hızlandırıp tekrar yanımda soluklandı. "Tamam tamam küsme."

"Küsmek mi?" dedim yüzümü ekşiterek. "Birinci sınıfta mıyız anasını satayım?"

Gülümsedi ve boğazını temizledikten sonra devam etti. "Bak Mustafa'yken sana olan tavırlarımı az çok tahmin ediyorsundur. Yani hiç pas vermiyordun ki lan."

"He öyle yapıyordum," dedim sinsice gülerken."

"Ulan benim gibi yakışıklı bir çocuk nasıl dikkatin çekmez?" dedi imayla.

"Anlamadım?" dedim gözlerimi büyüterek. Güldü. Çok güzel güldü. "Ne yani yakışıklı değil miyim?"

"Hayır."

"Hayır?"

Başımı aşağı yukarı sallayıp dümdüz yürümeye devam ettim.

"Her neyse işte. Baktım olacağa yok bende Alp'i kullanmaya başladım yani ikinci adım olanı işte."

Kaşlarımı çatarken ona tuhaf bir bakış attım. Uzun boyu ona bakarken kafamı az da olsa yukarı kaldırmama sebep oluyordu.

"Bakma kızım öyle. Bana bir kere gül diye girmediğim şekil kalmadı lan. Tüm coolluğumdan senin için ödün verdim anasını satayım. Yoksa bilirsin işte," deyip dudağının kenarını kıvırdı. "Kızlar üzerime atlıyor."

"Döverim ben o kızları."

Duraksadı ve bana şaşkınlıkla bakmaya başladı. "Aha kıskandın işte."

Gözlerimi kaçırdım. "Hiçte bile. Ben..."

"Sen?"

Dişlerimi sıkarken gözlerimi kaçırmaya devam ettim. Evet galiba kıskandım.

"Eben." deyip hızla yoluma devam ettim. Ve konuyu geçiştirmek istedim. "Peki ben Mustafa'yla konuşurken bana A diye mesaj atan kimdi?"

"Ha o mu?" dedi boşluğa düşer gibi. "Bizim sınıftan Cem. İkinci hattımı ona veriyordum, o da sağolsun seninle konuşuyordu benim gibi."

Ya pes artık pes.

"Yuh," dedim gözlerimi büyütüp yürümeye devam ederek. "Ee, affettin mi artık?" diye sordu üstten üstten bakarak. Cevapsız bıraktığımda ne olduğunu anlamadan beni hemen sol tarafına çekti. "Ne oluyor?"

Kollarını boynuma atarken kulağıma eğildi. "Serserileri görmüyor musun? Sahipsiz sanmasınlar kızım seni."

Gözüm ileride ki bir grup meslek liseliye takılırken samimiyetsiz bir biçimde gülümsedim.

"Böyle mi sahipleniyorsun?" deyip kollarını omzumun üzerinden indirmek istedim. Ama buna müsaade etmedi. "Dur kızım ya, iki dakika daha  sarılayım anasını satayım."

Dudaklarım utançla kıvrılırken başımı diğer tarafa çevirdim. Gözlerim ellerine giderken, uzun ve damarlı parmakları içimi bir tuhaf etti. Elleri çok güzeldi.

"Çilekli mi şampuanın?" diye sorarken burnunu saçlarımın üzerine götürdü. "Hı," dediğimde kendime geldim ve kolunun altından sıyrıldım.

"Tamam yeter bu kadar, serseriler arka da kaldı."

Mustafa hoşnutsuz bir tavır takınırken evimin önüne gelmiştik bile. Kapıya yöneldiğimde arkamdan bana baktığını fark ettim.

"Tamam gitsene," dedim omzumun üzerinden bakarak.

Gözlerini kısıp gülümsedi. "Olmaz, odana gir ve pencereni açıp bana gül. Anca öyle giderim."

"Değişik misin acaba?" dedim hayretle.

"Sen çok normalsin de sanki," dedi düz bir sesle. Haklıydı.

Normal değildim, o da öyleydi.

"İyi bekle," dedim içeri girip odama girerek. Penceremi açtım ve ona gülümsedim. Çok saçmaydı ama o da bana gülümsedi. Ama ne gülümseme.

Çok güzel gülüyorsunuz Mustafa Alp Bey. Hiç gülmeyen birinin kalbine bile dokunabilirsiniz.

Birbirimize aptallar gibi gülmeye devam ederken odamın kapısı açıldı.

"Nida? Ne yapıyorsun kız camda?"

"Anne?" dedim şaşkınca Mustafa'nın suratına bakarak.

ÇEVRİMİÇİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin