6.1

437K 27.3K 11.4K
                                    

Multimedia Nida

"Diğer ders sınavsınız, biliyorsunuz değil mi?"

"Ne?" diye bağırdım. Alev Hoca tüm dikkatini bana verirken yüzüm acı çeker gibi bir hal aldı. "Ne sınavı hocam?"

"Ehliyet," dedi Sıçan Mert. Ona bakıp gözlerimi devirdiğimde sınıftaki mizah seviyeleri paçalarından akan salaklar gülmeye başladı. Çok komik.

"Nida bir hafta önceden söylendi, uyuyor musun sen?" dedi Alev Hoca.

Lan ayı mıyım ben, bir haftadır nasıl uyurda nasıl haberim olmaz?

"Söylediğim gibi sınıfları karıştıracağız ve bu ortak sınav olacak. 12-C edebiyat sınavı siz matematik. Karma bir sistem. Anlaşıldı mı?"

"Daha ne kadar açık olabilir acaba," dedim sessizce. "Bir de başımıza bu çıktı, yok karma yok bilmem ne. Alt tarafı matematik sınavı, neyin havası bu?"

"Hem çalışmamışsın hem de söyleniyorsun," dedi Alev hoca sert bir sesle. Lan sesli mi düşündüm ben yine?

Cevap vermeden kafamı sertçe sıranın üzerine koydum. Öldürseler matematik yapamam. Tek bildiğim şey dostumun dostu dostumdur, dostumun düşmanı düşmanımdır, düşmanımın düşmanı dostumdur. Bu ne lan beynim yandı.

Gözlerim kapalı söylenmeye devam ederken başımı hızla kaldırdım.

"N'oldu kız kafanda ampul mü yandı?" dedi Selen hayretle.

"Yandı valla," dedim sevinçli bir ses tonuyla. 12-C mı dedi o? Mustafa'nın 12-C?

Hocam siz yazın benim karneye bir seksen.

Zil çalınca hızla onların sınıfa koşmaya başladım. Diğer öğrenciler karman çorman sınıfları değişirken sınıfın içine girdim.

Mustafa en köşede bana bakıp gülümsedi ve gözlerini büyüttüğünde altın yumurtlayan tavuk bulmuş gibi ona el salladım. Öğrencilerin arasından geçince yanında başka birinin oturduğunu gördüm.

Gözlüklü ve inek bir tipe benzeyen çocuk, kalem ve edavatlarını hazırlamış öylece dua ediyordu. Kanka kasma bu kadar, ahiret sorusu sormayacak herhalde. Hele ben; çocuk suyunu, silgisini hazırlamış bende bir kalem. Uçlu bile değil.

Şu an utandım.

Mustafa'nın karşısında dikildiğimde gözlerimle çocuğu yallahlaması için işaret ettim. Mustafa hafifçe öksürerek çocuğun kulağına yaklaştı.

"Sen başka sıraya geç, burası yengenin."

Yengenin?

Yüzüm ani bir utançla kızarırken gözlüklü çocuk düz bir ifadeyle bana baktı. Ay tövbe bismillah. Korktum.

Ardından derin bir nefes alıp ayaklandı ve masada ki sınav edavatlarını toplayıp ön sıraya geçti. Ha şöyle ya, sen bir kere ineksin ne işin var arkalarda?

Mustafa'nın yanına oturduğumda kalbim hızlanmaya başladı. Ellerim titrerken kalemimi masanın üzerine bırakıp başımı diğer tarafa çevirdim. Utanıyorum hele de aynı sınıfta başka öğrenciler varken.

"Çalıştın mı?" dedi kulağımın dibine yaklaşarak. "Aslında sınav olduğunu bile bilmiyorum," dediğimde hızla ona doğru dönmem ve burun buruna gelmem bir oldu. Gözleri ve dudakları muzipleşirken nefesimin sesini duyamadım. Ama ani yakınlıklara alerjim var benim.

Hafifçe öksürdüm ve geri çekildim. "İyiydi böyle," dedi boğuk bir sesle.

"Edepsizleşme," dedim dişlerimin arasından. "Zaten sınava çalışmadım hatta sınav olduğunu on dakika önce öğrendim."

"Nasıl yapacaksın o zaman, sayısal zekâ özürlü."

"Hı," dedim gözlerimi devirip dudaklarımı bükerek. "Sensin özürlü."

"Sana olan âşkım aklımı bitirdi beni özürlü birine çevirdi."

"İnşallah bu süslü cümlelerin sınavda da işe yarar," dedim imayla.

"Yardırırız."

"Şey," dedim ona doğru dönerek. "Ney?" dedi gülerek. Gözleri muzip muzip bana bakarken yutkundum ve ona kirpiklerimin altından bakmaya başladım. "Bana yardım edersin değil mi? Ben de sana edebiyatta yardım ederim. Çok iyidir benim edebiyatım."

"Benimde iyi," deyiverdi.

Çık çık Allahu Ekber dağlarına çık. Mustafa ben seni hak etmiyorum bu iş başlamadan bitsin.

"Olsun belki yapamadığın soru çıkar," dedim zorlayarak. Mustafa hafifçe bana doğru yaklaşıp gözlerini dudaklarıma kaydırdı.

"Diyelim ki yardım ettim, karşılığı ne olacak?" dediğinde bacağına vurdum. "Sapık mısın salak mısın be?"

"Ne var ya, Allah Allah?" dedi bozularak. "Ayrıca sen fesatsan ben napayım?"

"Kıvır kıvır oh soldan soldan," dedim keyifle. Gülümsediğinde devam etti. "Karşılığı ne olacak? Boşuna mı çözeceğim ben o soruları?"

"Sevgi karşılıksızdır," dedim düz bir sesle. Mustafa buz gibi bir bakış attı. "Ha işine gelince sevgi tabi."

Geriye doğru çekilirken trip attığını fark ettim ve bunun büyümesine müsaade etmeyip onu durdurdum. "Ya tamam tamam..."

"Ne tamam tamam?"

"Sana yaprak sararım, ellerimle..."

"Ne?" dedi inanmamış gibi.

"Ne?" dedim şaşkınca. Ben ve dolma sarmak? Ben bulaşık yıkamaktan kaçan bir insanım ne dolması yahu?

"Kabul, bol zeytinyağlı."

Tepkisizce geriye doğru çekilirken sırtımı duvara yasladım. Matematik sınavından kalaydım da yaprak sarayım demeyeydim. Ne bok yiyeceğim ben?

Sınav başladığında Mustafa harıl harıl kağıdını doldurmaya başladı. Ben ise kağıtla bakışmakla meşguldüm. 12.soru seni beğendim bir çaya çıkabiliriz. 13.soru çok sertsin seni sevmedim.

"Çözüyormuş gibi yap bari," diye fısıldadı Mustafa. Alev Hocaya çaktırmadan bakarken, "Onu bile yapamıyorum. Sayısal zekâm o kadar kötü," diyerek fısıldadım.

"Tamam bekle, bekle," dediğinde başını kaldırdı ve Alev Hocayı kolaçan edip hızla kağıtlarımızı değişirdi.

"Tamam bu bende, sana son soruyu bıraktım," dediğinde sayfanın arkasını çevirip son soruya baktım.

"Bir insan bir insana elbet yeterdi," cümlesinden yola çıkarak. Anlamlı bir paragraf oluşturunuz.

Gözlerim Mustafa'ya kayarken bana kısa bir bakış atıp göz kırptı.

Derin bir nefes aldım ve kağıda kapanıp soruyu yanıtladım.

"Bir insan bir insana elbet yeter. Çünkü değer vermek iki kişilik, âşk iki kişiliktir. Karşında ki seni anlar, sende onu. İki yürekte tek bir kalp olur birbirine bölüşür duygular. Sevgi de saygıda birbirine yeter çünkü alınan ve verilen duygular karşılıklıdır."

Zil çalınca hoca kağıtları topaldı. "Teşekkür ederim," dedim Mustafa'ya mahcup bakışlar atarak.

"Ne demek güzelim," dedi gözlerini kısarak. Ona uzun uzun bakmak isterdim lakin sınıflar değişmeye başladı. Ayağa kalktım ve kalemimi elime alıp Mustafa'ya baktım.

"O zaman görüşürüz."

Mizah #3

Siz var ya süpersiniz. ❤❤

ÇEVRİMİÇİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin