Yob 24.

3.4K 174 21
                                    

Kendimi banyoya atmış küveti doldurmaya başladım. Suyun yavaş yavaş nasıl yükseldiğini izledim. Herşey küçük bir damladan başlıyor, sonra bir diğeri daha ekleniyordu, küçücük bir damladan okyanuslar denizler oluşuyordu, içimde öyleydi. Hislerim en başta nefretken, bi anda büyüyüp belki de aşka dönüşmüştü. Küvete girip bacaklarımı kendime çekip yarım saat soğuk suyun altında oturdum. Düşündüm düşündüm düşündüm. En baştan, ilk günden şimdiye kadar yaşanılanlar gözümün önünde belirdi.
Su bize uzaktan saf gözükür, ama derinliğine indiğinizde boğulabiliyorsunuz. Ben Doruğu saf görmüştüm, ve derinliğine inip boğulmuştum.

~~~

Sabah uyandığımda küvette uyuyakaldığımı farkettim, su soğumuştu ve üşüyordum. Kendimi banyodan dışarı attım, üzerime dolabımdan en kalın sweatshirtümü geçirdim, ama hala üşüyordum. Ayağa kalkamayacak kadar halsizdim, belki de dünden kalan yorgunluktu, bilmiyorum. İrem evde yoktu, gece çalışıyordu ve sanırım hala eve gelmemişti. Dün gece yanımda kalmak istemişti ama ben iyi olduğumu söyleyip gitmesinde ısrar etmiştim. Aslında değildim, hiç değildim. Ne yapacağımı bilmiyordum, nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum, tek bildiğim şey ona karşı hissedebileceğim tek ve en büyük şey, nefretti, sadece nefret.

Gece telefonumu kapatmış olmalıyım ki Doruğun attığı mesajları, çağrılarını sabah yeni farketmiştim. Geri aramayacaktım, aslında bidaha onun yüzünü görmek isteyeceğimi de zannetmiyordum. O beni tamamen kaybetmişti, bu sefer ciddi anlamda beni kaybetmişti.
Mutfağa geçip dolaptan kahve fincanıma uzandım, elim tam kahveye yöneliyordu ki bittiğini farkettim. Markete gitmeye üşeniyordum, İremin gelmesine de daha çok vardı, bu yüzden iş başa düştü diyerek markete gitmek için kapıya yöneldim. Hangi kız sabah aynada kendine bakmadan markete gider ki? Doğru tahmin ettiniz, Doğa, yani BEN varken imkansız denen bişey asla yoktur!
Nasıl göründüğümü umursamıyorum, saçma olduğunu biliyorum ama Doğa şartları bunu gerektiriyor. İnsanlar hayatını tamamlayacak insanı ararken ilk önce yüzüne bakıyor, kalbine değil. Belki de Doğa'nın şartlarında kaybetmek bu yüzden var. Aslında benim açımdan bakınca çok şey kazanıyorsunuz ama diğer insanların tepkisi genelde kaybetmiş olduğunuzu gösteriyor.
Anahtarımı alıp kapıyı çekip merdivenleri 2şer-3er inmeye başladım. 4. Katta oturuyorduk, ve maalesef asansör yoktu. Sonunda dışarı tamamen çıktığımda derin bi nefes aldım, sanki yıllardan beri dışarı çıkmıyormuşum gibi hissettirmişti temiz hava kokusu. Market çok uzağımızda değildi, bu yüzden yürüyecektim, olsun yürümeyi seviyorum.
Markete ulaştığımda ilk önce kahve bölümüne yöneldim. Orda işim bittiğinde olmazsa olmazım olan yere, yani "çikolata bölümüne" doğru ilerlemeye başladım. Elime gelen ne varsa sepete doldurmaya başladım, sanırım diğer kızlar gibi Doğa'da krize girebiliyormuş.
Kasaya yöneldiğimde kasada önümde duran çocuk dikkatimi çekmişti. Bi yerden tanıyor gibiydim, sormaya da çekiniyordum. En son ona baktığımı farketmiş olacak ki, bana doğru yöneldi,
"Seni iyi gördüm" dedi.
Ah tabi Salak Doğa! Bu dün beni kurtaran çocuktu!
"Eh idare ediyorum, dün ki kadar kötü olmasam da iyiyim" dedim.
"Sevindim" dedi gülümseyerek, aslında soğukkanlı birisine benziyordu uzaktan, ama tanıdıkça daha samimiydi, tabi 1 saat bile görmediğin bi insan hakkında nasıl da hemen samimi veya soğukkanlı olduğunu düşünebiliyorsun diyeceksiniz. Benim 6. hissim kuvvetlidir kızlar!
Kasadaki kadının işinin bittiğini farkettim kadın onun ödemesini bekliyor gibiydi.
"Sanırım", elimle işaret ederek, "gitmen gerekiyor."
"Ah evet, kendine iyi bak, umarım tekrar görüşürüz, Doğa."
"Umarım!", dedim gülümseyerek.
Elimdekileri alarak eve doğru yöneldim, anahtarımı sonunda bulup eve girebilmiştim. Film izlemeyi planlıyordum, önce televizyona göz attım, daha sonra birşey bulamayınca DVD'lerde çareyi buldum. Romantik film izlemeyen Doğa, şuan elindeki romantik filmi DVD'ye koymakla meşgüldü. Kendime son zamanlarda inanmakta güçlük çekiyordum!
Filmi başlatmadan gidip aldıklarımı hazırladım, ve yastık-yorganımı da aldığımda,  film izlemeye hazırdım.
Filmi başlatıp izlemeye başladım, bu tür filmleri izleyen kızlar genelde ağlıyordu, bende tık yoktu, "nesine ağlıyorsunuz arkadaş!" demeden gözümden yaş gelmeye başlamıştı, bu  iş gerçekten fazla olmaya başlamıştı, bu ağlamakta neyin nesi böyle?
Yaklaşık yarım saat geçmişti, ve tamı tamına 1 kutu peçeteyi bitirmiş sayılırdım. Tam bi peçete almaya yönelecektim ki kapıdan gelen kilit sesi beni duraksatmıştı. İrem bu saatte gelmezdi, eh Poyraz da gelemezdi, sonuçta İrem evde yoktu, şaşkınlıkla kapıya gözlerimi dikmiştim, daha doğrusu korkuyla. Bu saatte bu da kimdi böyle?

Öncelikle merhaba Yob Ailem! Biliyorum yeni bölüm geç geldi, bunun için öncelikle özür dilerim!
Aslında 2 nedeni var geç gelmesinin, yoksa sizi unuttuğum falan yok!❤️
1. Nedenim, Yaz tatilinde gittiğim yerden girememem, 2.si okuyucuların az olmasıydı, aslında bazen ilgi duyulmadığı için bitirmek istediğim falan da oluyordu, burdan bazı okuyucular bitirme diyince devam ettim! Okunma sayısı veya oy sayısı fazlasıyla düşük, 24 bölüm ve sadece 3k oy sayısı var okunma sayısı 71k. Karşılaştırınca oy sayısı baya düşük olduğundan pek yazasım gelmiyor belki final yapıp başka bi hikayeye başlarım, bilmiyorum. Anlayışla karşılayacağınızı umuyorum🙏🏼. Sizleri çok seviyorum, kendinize iyi bakın, bi sonraki bölümde görüşmek üzere Yob Ailem!❤️

YAZ OKULU BELASI.                                          #Wattys2018Where stories live. Discover now