Bölüm 4 ✿

1.2K 138 225
                                    

Petra, çalışmak zorunda kaldığı kafeyi süzerken isteksizce titrek bir nefes aldı. Camlar, Levi'ın aldığı Windex sayesinde parlıyordu. Bugün içerisi diğer günlere kıyasla daha boş ve sakindi, zaten dün izin günü olan Petra bu yüzden ister istemez mutlu olmuştu. Yüzsüz patronları ise garip bir şekilde odasından hiç çıkmamıştı, o çirkin tavırlarını kimseye sergilememiş ve tüm zavallı çalışanlarını bir çocuk gibi azarlamamıştı. Kendine ayırdığı on dakikanın ardından bakır saçlı kızın adımları tanıdık yüzlere doğru yöneldi, yüzünde hafif bir tebessüm oluşmuştu.

Kısa sarı saçları jöleyle iyice dikelmiş ve kalıbı sebebiyle sandalyeye bir türlü doğru dürüst sığamamış olan iri çocuk, kararsız bir şekilde menüye bakıyordu. "Ben," diyebildi en sonunda. Az önce kararsızlıkla bakan kısık gözleri, Ymir ve Christa arasında dolaşırken hissettiği kıskançlık duygusu ile daha koyu bir renk almıştı. İkisinden gözlerini ayırıp Petra'ya bakmaya tenezzül bile etmeden aklına ilk gelen şeyi söyledi. "Çikolatalı pasta istiyorum. Tazeyse tabii."

"Çikolatalı pasta mı?" dedi melek güzelliğindeki Christa, yüzündeki gülümsemeyi ihmal etmeden kendinden hoşlandığını bilmediği çocuğa bakarak. "Kulağa hoş geliyor, Ymir. Reiner bizden buraya daha çok geldiğine göre bir bildiği vardır, değil mi? Bence biz de çikolatalı pasta yemeliyiz."

Yüzündeki düşünceli ifadeyi bir kenara atarak yanıtladı onu Ymir denilen maskülen giyimli esmer kız. Reiner ile girdiği bakışma yarışından zoraki olarak çekilmek zorunda kalmıştı. "Pekala, bebeğim. Ne istersen o olsun. Bu buluşmadan sonra benimle evlenmek için Hollanda'ya gelmeyi kabul edersen tabii."

Ortamın gerginleşmek üzere olduğunu fark eden Petra, zorla gülümseyerek siparişleri yazıyordu. Reiner'ın bir atakta bulunacağını anladığı anda konuşmaya dahil olmak zorundaymış gibi hissetmişti kendisini. Okul arkadaşlarını tanıyordu. Bu sonu gelmeyen aşk üçgeni şu sıralar herkesin dilindeydi. "Başka bir isteğiniz var mı? Kafemizde olan her şeyin güzel ve taze olduğu ile ilgili kısa bir bilgi vermek istiyorum."

Ymir ve Reiner'ın arasında geçen soğuk bakışlar, ağızlarını bıçak açmayacağının oldukça net bir habercisiydi. Ne pasta ne de başka bir şey, ikisi de bunu umursamıyordu. Tek istedikleri yanlarında oturan güzel sarışındı, ikisi de ona karşı saf duygular besliyordu ve Petra ikinci kişi sendromunu sevmezdi. Bu aşk üçgeninden birisinin üzülerek çıkacak olduğu gerçeği aklına geldiğinde fark etmese de yüzü düştü. Üçü de iyi insanlardı ve üzülmelerini istemezdi.

"Hayır, başka bir şey istemiyoruz. Teşekkür ederiz."

Petra'nın yüzünün düştüğünü fark eden Christa cevaplamıştı havada kalan soruyu. Güzelce gülümsemeyi ihmal etmeyen sarışın, belli ki Petra'nın cevapsız kaldığı için üzüldüğünü sanmıştı. Yanılıyor olsa bile bakır saçlı artık cevapsız kalmadığı için mutluydu, ufak bir gülümseme ile yanlarından ayrıldı ve siparişleri huysuz bir şekilde kendisini bekleyen Jean'e teslim etti. Fakat Jean, işini yerine getirmek yerine oyalanmak için elindeki kağıda boş bir bakış atmış ve alayla gülümsemişti.

"Seninkiler bugün gelmiyor mu yoksa?

Duyduğu soru ile hafifçe yüzünü buruşturdu, Petra. Neyi ima ettiğini anlamayacak kadar salak değildi ama o an öyleymiş gibi davranmak ona daha mantıklı geldi. "Seninkiler derken? Kimden bahsediyorsun, Jean? Mikasa buraya hiç uğramaz ki."

Buna inanmayan uzun yüzlü çocuk, ellerini kendi beline yerleştirdi ve kaşlarını hafifçe kaldırdı. Boş bakışları eğlendiğini belli eder bir tavırla hafifçe parlamıştı. "Hadi ama, Petra! Eren, Levi ve Armin üçlüsünden bahsediyorum. Bermuda şeytan üçgeni olanlardan." dediği şeye kendi kıkır gülmüştü ama karşısındaki kız sadece diyeceği şeyi bekliyordu. "Gelmiyorlar mı? O aptal Eren gelmese de olur ama..."

Impossible (Levi x Petra)Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora