Bölüm 23 ✿

864 99 72
                                    

Petra, gözlerinin önüne gelen bakır rengi saçlarının uzamış perçemlerini kulağının arkasına sıkıştırdı. Kamp alanındaki ihtiyaçların hepsi neredeyse tamamlanmıştı. Tek eksikleri öğretmenlerinin bir türlü yakmayı beceremediği ve deney adı altında öğrencilere ilkel yollarla yaktırmaya çalıştığı kamp ateşiydi. Aynı filmlerdeki gibi kamp ateşinin başına dizilmişlerdi -keşke ateşleri de yanıyor olsaydı-.

Tıpkı çok satan arkadaşlık temalı kitaplardaki ve eğlenceli bir gençlik filmlerindeki gibi ateşin başında -yanmayan ateşin başında- onları gitar çalarak eğlendiren birkaç öğrenci vardı. Petra, bir anlığına gözlerini kapatarak bu anın durmasını istedi çünkü her ne kadar hava soğuk olsa da çok huzurlu hissediyordu. Tabii bu huzuru çok uzun sürmedi çünkü geri kalan herkes birbirine bön bön bakıp abur cubur yiyerek dedikodu yapmaya başlamıştı. Petra, bu durumdan şikayetçi olduğunu söyleyemezdi; sonuçta arkadaş ortamlarının eğlencesi bu goygoydan geliyordu. Eh, bir süre sonra sıkılmaya başlamış olması da inkar edilemez bir gerçekti. Hava iyice soğumuştu, biraz da bunun etkisi vardı.

"Ben çok sıkılmaya başladım," dedi Mikasa, hemen sağında oturan Eren'e ve ardından diğer yanındaki Petra'ya bakarak. "Öğretmenler neden gitmiyor? Rahat rahat macera bile yaşayamıyoruz."

"İnan ben de," Eren, başını Mikasa'nın omzuna yasladı. "Tek eğlencem Windex de Windex diye sayıklayan Levi'a bakmak."

Petra, elbette sevdiği insanı korumalıydı. "Windex diye sayıklamıyor yalnız. Erwin'e kes sesini göt diyor, yanlış ağız okuyorsun."

"Levi, Petra'nın bile sesli küfür etmesini sağladı ya daha ne olsun..." diye homurdandı Eren. Mikasa ve Armin ile birlikte küçük bir kahkaha atmıştı. "Levi seni çağırıyor sanki."

Petra, yalan olup olmadığını düşünmeden hızlıca onların yanından kalktı ve Levi'ın yanındaki boş alana oturdu hızlıca. Evet, bunu yapmayı en başından beri istiyordu ve bu da bahanesi olmuştu. Kendisinin boşalan yerine ise Annie oturmuştu ve rahatça Armin ile konuşma fırsatı elde etmişti. Bir taşla iki kuş vurdum.

Levi, yanına oturan Petra'ya göz ucuyla baktı. Erwin'e laf yetiştirmeyi bırakmıştı, şimdi daha önemli işleri vardı -sevgilisini izlemek gibi-. Petra ilk defa Levi ile sevgili olduğundan beri onun arkadaş ortamının arasına girmişti ve tıpkı yakışıklı genç gibi oldukça gergindi. Levi, arkadaş ortamından tamamen kopmuştu sanki; kendi kabuğuna çekerek hem sevgilisini hem de olup biteni izlemeye başlamıştı. Petra da öyleydi, belki de buraya gelmemeliydim diye düşündü bir ara. Ortamı mahvetmiş olmalıyım. Erwin, ikisinin olaylardan kopuk ve donuk bir şekilde yerinde oturduğunu fark eder etmez hem onları yakınlaştırması hem de ortamı yumuşatması gerektiğini düşündü.

"Burası çok soğuk değil mi ya?" dedi Erwin ciddiyetle. Konuşurken sahte bir şekilde öksürmüştü havanın buz gibi olduğuna vurgu yapmak adına. "Petra üşüyor olmalı, incecik giyinmiş."

Petra, Erwin'in amacını pek anlamadığından içtenlikle gülümsemeye çalıştı. Bu konuşmalar onların ilk muhabbeti değildi fakat artık Levi ile bir ilişkisi olduğundan çok daha garip hissediyordu -ortamdaki herkes öyleydi, Hange bile-. Erwin'in onunla konuşma çabası için minnettardı. "Evet, fazlasıyla soğuk. Asıl Erwin çok üşüyor olmalı! Baksanıza, öksürüyor."

Bir anda tüm bakışlar mavi gözlü çocuğa çevrilmişti fakat onun olan bitenden haberi yoktu. Fazlasıyla zeki bir insan olmasına rağmen ortada dönen oyunu fark edememişti. Mike, Mike'ın sevgilisi Nanaba, Hange, Erwin ve Petra. Hepsi kendisine bakmaya devam ediyordu. Petra dışında diğerlerinin suratı bir şey anlatmaya çalışırcasına eciş bücüş hallere girmişti. En sonunda Erwin'in kaş göz hareketlerini fark eden Levi, siyah ceketini çıkartıp Erwin'in kafasına fırlattı.

Impossible (Levi x Petra)Where stories live. Discover now