Bölüm 16 ✿

998 107 109
                                    

Petra, attığı her adımda kalbinin daha da hızlı atmasından dolayı bir süre sonra patlayacakmış gibi hissediyordu. Sanki önemli bir toplantıya gidiyormuşçasına üstünü başını pek çok kez düzeltti, turuncu kazağının kolları çekiştirilmekten sünmüştü neredeyse. Evden çıkmadan önce saçlarını güzelce taradığına hatta perçemlerini kulaklarının arkasına sıkıştırdığına emindi fakat her zamanki gibi saçı yine dağılmıştı -bu rüzgarlı havalar ne zaman son bulacaktı acaba-. Bugün diğer günlere kıyasla fazladan bir özenle hazırlanmasının nedeni bu seferki arkadaş buluşmalarının Levi'ın evinde olmasıydı. Teknik olarak evinde vakit geçirecekleri falan yoktu, yalnızca Levi'ı da evinin önünden alacaklardı ama bu da evini görecekleri anlamına gelmiyor muydu sonuçta? -Petra heyecanlı ve abartmayı seven biriydi yalnızca-

Tabii, bir sorun vardı: Levi bugün ne okula gelmişti ne de mesajlara cevap vermişti.

"Mikasa," diyerek arkadaşına seslendi Petra, kafedeki mesai yeni bittiği için çıktığı için saklayamadığı bir yorgunluk vardı sesinde. Mikasa'nın doğum gününe katılmak uğruna işinden kovulan Jean'ın yerine yeni biri henüz alınmadığından yükü her zamankinden fazla olmuştu. "Levi'ın geleceğinden emin misiniz? Bugün okulda bile yoktu."

"Okulda olmadığını fark ettin demek?" dedi Eren hafifçe sırıtırken. Mikasa, Eren'i susturmak uğruna kafasına sarılmak zorunda kalmıştı. "Böyle nefes alıp konuşamıyorum ama!"

"İşin ana noktası zaten bu, şapşal."

"Levi popüler bir insan," diyerek kendisini savunmaya çalıştı Petra ama becerememişti, ne diyeceğini seçemiyordu. Yine kapana kısıldım! "Göze batıyor yani. Yokluğu."

Eren tam ağzını açıp bir şeyler söylemeye hazırlanıyordu ki Mikasa susması ve konuşma boyunca sessiz kalması adına konuştuklarımızı unutma bakışını attı. Bunu gören Eren, yavru kedi edasıyla Mikasa'ya sırnaşmıştı sessizce. Mikasa, Eren'in omzuna kolunu attı ve onu kolu altında hafifçe sıkıştırdı.

"Levi'ın son görülmesi de bayağı önce," dedi Petra telefonundaki mesajlara bakarak. "Cidden, evde olduğuna emin misin Eren?"

"Levi ile konuşmuşlar, Mikasa! Görüyor musun? Sana söylemiştim! O bunak-" diye yolda haykırdı Eren, ardından ise yaptığı şeyi fark ederek sessiz bir küfür mırıldandı kendi kendine. Siktir. Mikasa senin kelleni alacak şimdi. "Yani pardon, ne kadar iyi bir adam demek istemiştim. Evet, evde. Gözüm de telefonuna takılmış üzgünüm nasıl oldu ben de anlamadım ama bir anda bakıvermişim işte."

Levi'ın küçük evinin önüne geldiklerinde Eren meseleyi daha fazla uzatmamak ve konunun açılmasını engellemek adına yavaşça zili çaldı. Ev müstakildi ve eski bir mahallede olmasına rağmen diğer binalara kıyasla daha iyi bir durumdaymış gibi görünüyordu. Az önce yanından geçtikleri bahçe dahil her yer tertemizdi, şaşırılmayacak bir durumdu bu. Eren, kapıda bir hareketlilik olmayınca zile tekrar bastı. Yine bir sonuç alamamıştı. Bir süre daha sabırla beklediler ama asla kapı açılmadı. Buna karşılık son kozları Mikasa, kıracak derecede sert bir tekme geçirdi kapıya.

"Mikasa!" dedi Petra, arkadaşının yaptığı şeyin şaşkınlığıyla omuzlarını kaldırırken. "Dediğim gibi evde değild-"

Petra'nın cümlesini bölen şey küfürler eşliğinde yavaşça açılan kapıydı. Üçü de aynı anda birbirine bakıp sonra da kapıya doğru döndü. Karşılarında saçı başı dağılmış, yüzü (özellikle de burnu) kıpkırmızı, halsiz görünen bir Levi vardı. Levi, öksürüklerinin arasından bile sessiz küfürler etmeyi başardı. Ardından da "Burada ne işiniz var?" bakışlarını fırlatıp nefret dolu bakışlarını Eren'e çevirdi ama Eren ile Mikasa ikisini yalnız bırakmak için çoktan koşarak başka bir dünyaya gitmişti.

Impossible (Levi x Petra)Where stories live. Discover now