Bölüm 14 ✿

933 106 133
                                    

Petra'nın neyi kastettiğini anlayan tek kişi Mikasa olmamıştı o gece üstünden zaman geçince. Kast etmeye çalıştığı şeyi Levi da anlamıştı fakat kim olabilirdi bu? Neden bu mesele üstüne düşündüğünü ya da meraklandığını bilmiyordu Levi, duygularını bile seçemiyordu. Heyecan? Hayır. Kıskançlık? Belki. Merak? Evet, kesinlikle sadece meraktı. Eren ile sabahın köründe parka gelmesinin tek nedeni de buydu, geçen geceki konuyu tartışmaktı. Levi, deri kol saatine baktı ve huzursuzca oturduğu bankta kıpırdandı. Eren her zamanki gibi geç kalmıştı. Yaklaşık on, on beş dakika sonra görüş alanına koşarak giren Eren'i gördü. Üstündeki kazağın tuhaf ve kendisine özgü oluşu Eren'i çabucak belli etmişti.

"Geciktin," dedi Levi, aksi bir ses tonu ile. "Tch. Çok geciktin."

"Üzgünüm, otobüsü kaçırmıştım." Eren, mahcup bir şekilde elini ensesine attı. Nefesini düzene sokmaya çalışıyordu ve hızlı nefes alışları Levi'ın gözünde köpek gibi görünmesine neden oldu. "Biraz da Jean ile atıştım, anlarsın. Haddini bildirdim ona. İki yumruk bir tekme-"

"Neyi yapıp yapmadığını sormadım," dedi Levi, bankta oturmaya devam ederek. Saçları her zamanki gibi gözlerine gölge yapmıştı ve ona korkutucu bir hava kazandırıyordu. Konuşmak istediği şey kesinlikle Eren'in ne yaptığı değildi. "Seninle konuşmam gereken bazı önemli şeyler var."

"Ne gibi?" diye meraklı bir şekilde Levi'ı süzdü ve ardından dayanamayıp banka oturdu. Bir sıkıntı olduğu belliydi. "Dinliyorum. Canını sıkan bir sorun mu vardı?"

"Mikasa'nın doğum gününü hatırlıyorsundur," Başını kaldırdı. Gökyüzü tüm ihtişamıyla orada duruyordu. Levi, biraz olsun rahatladığını hissetmişti. "Petra'nın itirafını da."

"Unutmak mümkün mü? Hayatımın en mükemmel gecesiydi!"

"Sence Petra, kimden bahsediyor?"

Eren, kısa bir süre düşündü ve sanki sınıfta söz alıyormuş gibi işaret parmağını kaldırdı. "Mikasa'dan. Mikasa'yı kardeşi olarak sevdiğini söylüyordu."

"Tch," diyerek klasik ağız sesini çıkardı Levi. Saçları düzgünce ortadan ikiye ayrılacak şekilde taranmıştı -bu saç modeli bir tek kendisine yakışırdı herhalde-. "Sen bir aptalsın, velet. Petra aşık olduğu kişiden bahsetmeye çalışıyordu. Bunu anlamayacak kadar beyinsiz olduğunu düşünmemiştim."

"Cidden mi!?" Eren, tüm hakaretleri es geçip konunun heyecanı sebebiyle tamamen Levi'a döndü. "Peki, hoşlandığı kişi kim?"

"Ben sana bunu soruyorum işte!" dedi ve elindeki su dolu pet şişeyi sıktı Levi. "Senden bir şey öğrenemeyeceğim. Belli. Git de Mikasa'dan öğrenmeye çalış."

"Sence... O biliyor mudur?"

"O ikisi birbirleriyle her şeyi paylaşıyor gibi duruyor, büyük ihtimalle biliyordur. Şimdi şu sinir bozucu sevgilini ara ve buraya çağır," Levi, kısa bir süre düşündü ve hemen ekledi: "Petra'yı da getirsin yanında."

"Onun niye gelmesini istiyorsun ki?" dedi Eren, telefonunu alıp numaralara bakarken. "Aşık mısın yoksa?"

"Sana ne? Sorgulama."

Eren'in kafası karışmıştı. Telefon rehberinde gezinerek Mikasa'nın numarasını buldu ve aramadan önce omuzlarını silkip daha basit bir yolla halletmeye karar verdi. "Neden direkt olarak Petra'ya kim olduğunu sormuyoruz?"

"Çünkü..." dedi ve duraksadı Levi. Cümlenin devamını getirememişti, pat diye utanıyorum diyemezdi. "Sana ne bundan? Canım böyle istiyor."

Eren, arkadaşını daha fazla üstelemedi -dişinin kırılmasını istemiyordu- ve Mikasa'yı kibar bir konuşma eşliğinde parka çağırdı. Sanki bunu bekliyormuş gibi çok geçmeden karşılarında koşarak gelmiş olan Mikasa ve Petra belirmişti. Mikasa, ilk defa bu kadar özenli gelmişti galiba. Saçlarını düzleştirmişti, hafif bir makyaj yapmıştı ve bunun bir randevu olduğunu düşündüğü her halinden belliydi -işe biraz da Petra el atmış gibi görünüyordu-. Eren, yüzünün heyecandan ısındığını hissetti.

"Eren!" dedi Mikasa, Eren'in elini sıkıca tutup kendine doğru çekerek. Bu güç üstüne Eren, ayağa fırlamış ve sendeleyerek Mikasa'nın karşısına geçmişti. "Nasılsın? Üşüyor musun?"

Bu güç Eren'in hoşuna gitmemiş gibi değildi. Asıl amacını unutarak salak salak sırıtmaya başladı. "Hayır, hayır, ya sen? Çok güzel olmuşsun."

İkisi tüm dünyayı unutup tatlı bir sohbete dalmıştı. Petra, çifte kumruların yanındaki o üçüncü insan olmayı bırakarak Levi'a içtenlikle gülümsedi ve temkinli bir şekilde yanına oturdu. Levi, bu gülümsemeyi gördükten sonra Petra'ya göz ucuyla bakmaya devam etti. Petra ise ona bakmıyordu, daha doğrusu bakamıyordu. Her zaman taktığı sırt çantasını kucağına çekerek ona sarılmıştı. 

Levi, başını kendisini fark etmemiş gibi duran Petra'ya çevirerek ona bakmaya devam etti. Bu çekingen -aslında sadece kendisine öyleydi- kimi sevebilirdi? Levi, neden sürekli bunu düşündüğünü bilmiyordu. Normalde pek meraklı bir insan da değildi ama o itiraftan sonra durmadan bu sorunun cevabını düşünmeye başlamıştı. Kafası çok karışmıştı. Acaba Petra'nın sevdiği kişi Eren olabilir miydi? Hayır, kesinlikle ama kesinlikle olamazdı. Ya sürekli dilini ısıran o garip adam, Oluo, sevdiği kişiyse? Hayır, o gece Oluo onlarla beraber değildi o yüzden onun olmasına imkan yoktu. Connie? Onu bir tek Sasha sever, diye içinden geçirdi. Renier, Bertholdt? Bunların da olacağını pek sanmıyordu, Petra onlarla nadiren görüşürdü. Levi'ın aklından milyonlarca isim geçti -odada taş çatlasın 15 kişi falanlardı-.

"Biraz yürüyoruz biz," dedi Eren, görevini hatırlamış gibi Mikasa'nın elini tutarak. Levi'a şimdi halledeceğim bakışını attı. "Siz de bir şeyler yapın işte. Öpüşün falan. Ne bileyim?"

Petra, ona kızmayla karışık bir cevap verecekti fakat son söylediği şey sebebiyle utancından konuşamadı -Mikasa'nın onu öldürmesinden korkması ana etkendi-. Levi ise konuşma gereği duymamıştı, sadece kara kara düşünüyordu. Sonsuz düşüncelerinde boğulduğunu hissetti. Eren'e çemkirme fırsatını bile kaçırmıştı.

"Levi?" dedi Petra, beş dakikalık bir sessizliğin ardından hafifçe Levi'ın kolunu dürterek. Yanında oturan çocuk o kadar boş bakıyordu ki bir an Petra onun astral seyahat yaptığını düşünmeye başlamıştı. Bu kadar mı sıkıcıyım? Lanet çocuk! Sana aşık olduğum için şanslısın. "Bana telefon numaranı verir misin?"

---------------------------

Eren ile Mikasa sık sık Armin'i satarak yalnız başlarına buluştukları parkta ilk defa el ele tutuşarak yürümeye başladı. Eren aptal aşık gibi gülümsemeden edemiyordu. Son zamanlarda hep bu tarz şeylerin hayalini kurmuştu ve hayalleri en sonunda gerçek olmuştu. Eren, gerçekten mutluydu. En az Mikasa kadar mutluydu. Duygularının karşılıklı olduğunu bilmek deli gibi güzel hissettiriyordu. İki yıl önce Mikasa'yla bu kadar fazla sevgi dolu -belki de vıcık vıcık olabilecek kadar çok- bir ilişki yaşayacaklarını söyleseler kim onlara inanırdı ki?

"Şey," dedi Eren, en sonunda yapması gerektiğini hatırlayıp konuya pat diye girerek. "Petra o gece neyi kastediyordu? Yani- Yani itirafında."

"Beni kardeşçe sevmesini tabii?"

"Ben... Ben onu öbür türlü olarak düşünmüştüm," dedi Eren yaramaz bir çocuk gibi. "Aşk anlamında. Anlarsın ya."

"Seni böyle düşünmeye iten etken nedir?" diyerek sorguladı sevgilisini Mikasa. Eren'in anlayıp anlamadığını merak ediyordu, Eren aslında böyle şeyleri  hiç anlayamazdı. Bu şüpheli bir yaklaşımdı. "Eren?"

"Ne bileyim," dedi Eren, güç bela sırıtmaya çalışarak. Zaten kendisi de aşkla ilgili düşünmemişti ki! Nasıl yalan söyleyecekti şimdi? "Aklıma direkt olarak aşk geldi benim."

"Niye acaba?" Mikasa, sakin bir şekilde derin bir nefes aldı. "Yoksa bir şeylerden mi şüpheleniyorsun?"

"Eh, pek sayılmaz."

"O zaman böyle düşünmene anlam veremedim ben. Biri seni buna itmiş olmalı."

"Levi," dedi en sonunda ağzındaki baklayı çıkarak. Mikasa'dan bir şey saklayamazdı zaten. "Levi, onu o anlamda anlamış. Petra'nın kimi sevdiğini merak ediyor, bunu takıntı haline getirdi."

Impossible (Levi x Petra)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin