7

5.2K 286 14
                                    

Wendy uyandığında, Brandon odasında ki koltukta uyuyordu. Üzerinde ki deri ceketini bile çıkartmamıştı. 

Wendy sabah eve geldiklerinden beri uyuduğunu fark ederek saatine baktı. Akşam olmuştu. Babasını odasına inerken görünce gülümsedi.

"Vampir olma yolunda ilerliyoruz, Wendy." Alexander kızının yatağına oturarak sırtını yasladı. İkisi de Brandon'a bakıyordu.

"O... Çok cesur biri,"

"Evet, baba. Sanırım öyle." Wendy babasına döndü. "Beni annem için kurtarmış. Onu tanıyor olmalı,"

"Ah, Zooey. Burada değilken bile seni koruma gücüne sahip."

Babasının bu sözü onu çok duygulandırmıştı.

Wendy giyinmesi gerektiğini söyleyince, Alexander yukarıda yemek hazırlayacağını söyleyerek odadan ayrıldı. Babası gittikten sonra Wendy, Brandon'ı uyandıracak şeyler yapmadan dolabına yöneldi. Askıları bile ses çıkarmadan alıyordu. Dizlerinin altına gelen sade, siyah renginde bir etek, kısa kollu beyaz bir t-shirt ve kot ceketini alıp dolabını kapattı ve Brandon'ın sırıtmasıyla karşılaştı. Hala aynı şekilde yatıyordu. Wendy, onun dağılmış olan saçlarının ve hafif şişmiş göz altlarının ne kadar sevimli durduğunu fark etti. Fakat Brandon'a gülmedi ve hızlıca banyoya girerek giyindi. Dışarı çıktığında Brandon aynanın karşısında saçlarını düzeltiyordu.

"Az önce benden gözlerini kaçırıp banyoya mı saklandın sen?"

"Uykulu halin benden betermiş, saçmalama. Banyoya girmeden önce daha uyanmamıştın."

"Demek bir de beni uyurken izledin?"

Wendy yüzünün kızarmaya başladığını fark ettiği için at kuyruğu yaptığı saçlarını eliyle düzelterek yukarıya çıktı. Brandon'ın kahkahasını duymamaya çalışıyordu. Salona çıktığında Amelia ve babası masaya tabakları taşıyordu, Jason da buradaydı. Wendy, salona dikkatli baktığında, koltukta birinin yattığını gördü. Onu tanımıyordu. Sarı saçları alnına yapışmıştı ve yüzünde ter damlaları vardı. Gömleğinin üzerine kan bulaşmıştı. Wendy, arkasından yukarıya çıkmış olan Brandon'ın ona omuz atmasıyla kendine geldi. Orada yatan çocuğa hala çok dikkatli bir şekilde bakıyordu. Gözünü ondan ayırmayarak yavaş adımlarla koltuğa yaklaştı ve yattığı koltuğun dibine oturarak elini çocuğun alnına koydu. Çok fazla ateşi vardı. Amelia'nın omzundan tutmasıyla ayağa kalktı.

"O benim bir dostum, Wendy. Şu an biraz hasta, burada kalması senin için bir sorun olur mu tatlım?"

"Hayır! Hayır, hiçbir sorun olmaz. Sadece... Onun nesi var?"

 "Yemeğe geçelim, herkes buradayken her şeyi açıklayacağım. Şimdi John'un ilaçlarını vermem gerek. Sen masaya geç, Wendy." 

-

Yemekten sonra herkes salonda toplanmıştı. Wendy, John'un karşısında öyle yatarken gördüğü için kötü hissediyordu. Jason bunu fark etmiş olmalıydı ki, Wendy'nin yanına oturarak ona sarıldı. Wendy başını Jason'ın göğsüne yaslamıştı, Amelia'nın neler anlatacağını merak ediyordu. Brandon, Amelia ve babasıyla aynı koltukta oturuyordu ve Wendy ona bakarken göz göze geldiler. Wendy gülümseyecekken Brandon gözlerini kaçırdı.

"Evet, hiçbir yorum yapmadan beni dinlemenizi istiyorum. Alexander, karısından dolayı bu olayı biliyor." 

Amelia saçlarını geriye attı ve arkasına yaslandı.

"İnsan vücudu, iki ayrı bedenin bir araya gelmesiyle oluşmuştur. İlk bedenimiz görünürde olan, et ve kemikten yapılmış, bu dünyada kullandığımız bedenimizdir, diğer bedenimiz ise beynimizi kontrol eden, görünmeyen, bir deyişle RUH olan bedenimizdir. Bazı insanlar, günlük bedeninden, ruh olan bedenini bilinçli olarak ayırma gücüne sahiptir. Bu insanlar, bildiğimiz kadarıyla, Gonzalezler ve onların kanından olan diğer insanlar. " 

Wendy soyadını duyunca irkildi, Jason'ın elini tutmasıyla, Amelia'nın sözünü kesmeden kendine gelebilmişti. Anlattıkları gayet mantıklı geliyordu.

"Bedenleri bilinçli olarak ayırmanın astral seyahat olarak adlandırıldığını biliyorsunuzdur. Bu kandan olanlar, ilk başlarda bedenlerini bilinçsiz olarak ayırırlar. Bu gücü kontrol edemedikleri için de, geri dönemeyen fazlasıyla insan var. Ve ailesinden bir insanı boş bedeniyle toprağa gömenler... Astral seyahatı kontrol altına alan ve güçlenen insanlar, her gün bu yetenekleri hakkında daha çok bilgiye sahip oluyorlardı. Bu yeteneklerini kimseye söylememek gibi de bayağı akıllıca davranıyorlardı. Tabii bu yeteneğini kötüye kullanmaya başlayanlar olmuştu. Kendi bedenlerinden sıyrılıp, masum insanlara işkence ediyorlardı. Ve bu işkence edilen insanların hepsi 'Richardson' soyadına sahipti. Soyumuz, ilk başta bu öldürülen insanları benim size anlattığım gibi 'masum' tabiriyle anıyorlardı. Ama uzun bir araştırmadan sonra, Richardsonlar'ın, Gonzalezler'i yeteneklerini herkese söylemekle tehdit ettikleri ortaya çıkmıştı. Tabii ki de, onlar bunu kimsenin öğrenmesini istemedikleri için, kendilerinden haberdar olan her Richardson'u öldürdüler. Gonzalezlerin bazıları, soya ihanet ederek güçlerini Richardsonlar'a öğretmeye başlamıştı. Bu yüzden Gonzalezler asla 'tamamen' kazanamadılar.

Richardsonlar'ın basit bir soy olduğunu düşünmeyin sakın. Onlar Nekrokinezi denen güce sahiptiler. Nekrokinezi psişik bir tesir ile öldürme gücüdür. Onların en güçlü savunması buydu.

Astral seyahatte geri gelemeyen insanların ruhları boşluktadır. Ne geri dönebilirler, ne de bir huzura kavuşabilirler. Gün geçtikçe yok olurlar. Bu ruhların bizi tetikleyen kısmı ise, astral seyahata çıkmış beden, -eğer savunmasızsa- bu ruhlar tarafından ele geçirilir.

Wendy, bu hikayenin seni ilgilendiren kısmına gelirsek... İlk astral seyahatin, annenin öldüğü gün olmuştu. Bedenlerin bilinçsiz olarak ayrıldığı için, nasıl geri döneceğini bilmiyordun ve ruhlar bedenine girmek için oldukça sabırsızlanıyordu. Annen sana yardım etmeleri için ruhlarla iletişime geçmeye çalıştı ve başarılı oldu. Böyle bir şeyi ilk defa annen gerçekleştirmişti. Ruhlar tabi ki de böyle bir iyiliği karşılıksız yapmayacaktı, senin geri dönmene yardım edeceklerdi ama bir bedene ihtiyaçları vardı. Yok olmaya en çok yaklaşmış olan, annen ile, seni geri getirmesi karşılığında anlaşma yapmıştı ve annen... bedenini senin için feda etmişti.

Seni kaçıran insanlar da senin bedenini almak istiyordu-"

"YETER!"

Wendy çığlık atarak ayağa kalktı.

"AMELIA! Bunların ne kadar ağır olduğunun farkında mısın? Annemin benim için kendini feda ettiğini ne kadar da kolay söylüyorsun! Hem bunun gerçek olduğunu nereden bileceğim? Eğer gerçekse, böyle bir vicdan azabıyla ne kadar yaşayabileceğimi düşünüyorsun! SEN NE SÖYLEDİĞİNİN FARKINDA BİLE DEĞİLSİN! SEN, SEN-"

Wendy, bağırmalarının ardından kendini daha fazla tutamadı ve bayıldı.

 

SoulWhere stories live. Discover now