11

4.5K 206 10
                                    


Wendy hala tuvale ağzı açık bir şekilde bakıyordu. Brandon, Wendy'yi mi resmetmişti? Ah,  hayır, asıl sorulacak soru; Brandon, neden Wendy'yi resmetmişti?

Wendy örtüyü yerden aldı ve aynı şekilde tuvalin üzerini tekrar örttü. Brandon uyanmadan önce aşağıya inmesi gerekiyordu. Wendy bu resmi hiç görmemişti. Brandon, kendisi buna izin verene kadar da görmeyecekti. Wendy böyle bir an yaşamamış gibi hayatına devam edecekti ama Brandon'ın hareketlerine daha çok dikkat edecekti. Acaba resmi ne zaman çizmişti? Wendy'yi aradığında çiziyor muydu? Wendy daha az önce, bunları yaşamamış gibi davranacağını söylemişti kendine. Ama şimdiden tüm detayları merak ediyordu ve Brandon'a soru sormadan nasıl onun yanında duracağını bilmiyordu.

Koltuğa oturduğunda, karşısında uyuyan Brandon'ı izlemeye başladı. Yüzünde ki o kadar detayı nasıl aklında tutmuştu da, bu kadar güzel resmedebilmişti? Ve neden Wendy'yi çizmek istemişti? Wendy aklına takılan sorularla kendi kendini deli ederken, evin zili çalmaya başladı. Wendy raftan kredi kartını alarak kapıya yöneldi. Kapıyı açtığında karşısında yaşlı bir adam duruyordu. Sipariş için yaşlı bir adamı tutacak kadar vicdansız insanların olduğuna inanamayarak kartı uzattı Wendy.

"Bay Loorde nerede?"

"O... Uyuyor."

"Ah, Brandy'yi özlemiştim. Her neyse, buyrun bayan, hamburgerleriniz."

Wendy adama teşekkür ettikten sonra gülerek kapıyı kapattı. Brandy?

Hamburgerleri alıp salonda ki büyük masaya otururken, içecek bir şey olmadığı aklına geldi ve merdivenlerin sağ tarafında kalan, beyaz ve siyahın hakim olduğu mutfağa girdi. Dolabı açtığında istemediği kadar içecek ve yiyeceğin olduğunu gördü. Bunların burda olduğunu bile bile Brandon neden dışarıdan yemek söylemişti? Wendy, karnının guruldamasıyla bu soruları kendine sormaktan vazgeçerek kolayı aldı ve dolabı kapattı. Raflardan iki bardak aldıktan sonra masaya döndü. Bardakları güzelce yerleştirip kolaları doldurduktan sonra bir şeyin eksik olduğunu fark etti. Ah, tabaklar!

Tekrar mutfağa gidip tabak aramaya başlamıştı. Her açtığı yerden anlam veremediği mutfak aletleri çıkıyordu. Sonunda tabakları buldu ve onlar da masada ki yerini aldı. Hamburgerleri tabaklara yerleştirdikten sonra sıra Brandon'ı uyandırmaya gelmişti.

Wendy koltuğun dibine diz çöktü ve işaret parmağıyla Brandon'ın burnuna yavaşça vurmaya başladı.

"Brandy, heey, uyanmalısın ufaklık. Brandy!"

Brandon yavaşça gözlerini araladı ve Wendy'yi görünce hiçbir tepki vermeden tekrar kapatarak uykusuna devam etti.

"Brandon! Yemek vakti!"

"Beni rahat bırak,"

"A-a, bu asla olmayacak,"

Wendy, Brandon'ın kolundan tutarak onu çekmeye başladı. Yerinden bile kımıldamıyordu. Brandon elini savurarak Wendy'den kurtardı ve kıvırcık saçlarını karıştırarak koltukta oturdu.

"Beni uyandırmanı gerektiren şey ne?"

"Yemek! Ve... Hamburgerleri getiren adam seni sordu, Brandy!"

Wendy kahkahalarla gülerken Brandon ayağa kalktı ve masaya yöneldi.

"Bill yine beni utandırıyor."

İkiside masaya oturdu. Brandon kaşlarını kaldırarak masaya bakıyordu.

"Ben genelde kolayı şişeden ve hamburgeri de paketinden yemeği tercih ederim ama bu da iyi olmuş,"

Wendy, Brandon'a cevap vermeyerek hamburgerini yemeğe başladı.

"Sanırım seni de hamburgerin utandırıyor. Sakin ol, Wen, elinden almayacağım."

Wendy, yanakları şişmiş olduğu için daha komik görünüyordu. Brandon gülmeye başlayınca, Wendy ona gülüyormuş gibi yaparak kolasını içti.

"Neden siparişleri yaşlı adam getiriyor?"

"Bill ona böyle dediğini duyarsa, hamburgerlerini midenden çıkartarak alır ve böyle harika bir şeyi bir daha yiyemezsin. Bill böyledir, yanında kimseyi çalıştırmaz ve para ihtiyacı olmadığı halde, bu hamburgerlerle tüm gün uğraşır. Eskiden büyük bir holding sahibiymiş, oradan kalan birikimiyle iki aile geçinir ama o hamburger dükkanı onun hayatı olmuş durumda. Kazandığı paraları da bağışlıyor."

"Ah, Dünya'da hala böyle insanların var olduğunu bilmiyordum."

Kısa bir sessizlikten sonra konuşan Brandon olmuştu.

"Yemeğini çabuk bitir diyecektim ama... Zaten bitirmişsin. Üzerine Lily'nin burada ki dolabından bir şeyler giy. Ben yemeğimi bitirir bitirmez, çıkıyoruz."

"Bir dakika. Ne? Lily'nin dolabından mı? Tarzlarımızın uyuşacağını düşünmüyorum. Ve nereye gidiyoruz?"

"Ah, Wendy. Çok fazla soru soruyorsun! Git ve giyin!"

Wendy kaşlarını çatarak masadan kalktı ve yukarıda ki giyinme odasına doğru ilerlemeye başladı. Lily'nin bölümünü seçmek zor olmamıştı. Burada ki kıyafetleri ondan beklenenden sadeydi. Fotoğraflar da ve gerçekte de gördüğü Lily, ya siyah giyinirdi ya da taşlı. Ama burada ki kıyafetler de beyaz hakimdi. Dağın ortasında taşlı süslü şeylere gerek duymuyordu demek.
 
Sonunda.

Wendy elbise askılarının oraya yaklaştı ve gözlerini kapattı. Elini askıların üzerinde gezdirdi, bir tanesini seçti ve askıdan aldı. Bu çok... zarif bir elbiseydi. Üst kısmı sırf tüldendi. İçi gözükeceği için, elbisenin yanında beyaz, küçük çiçek desenleri olan bir sütyende asılmıştı. Kıyafetin kolları dirseğe kadar geliyordu. Yakaları vardı. Etek kısmı pileliydi ve çiçek desenleri vardı. Wendy hemen üzerini giydi. Dalgalı saçlarını aynada düzelterek aşağıya indi. Brandon çoktan yemeğini bitirmiş, masayı toplamıştı. Üzerinde ise başka bir deri ceket vardı.

Brandon, Wendy'ye uzun bir süre baktı. Wendy en azından güzel göründüğünü söylemesini bekliyordu. Ama Brandon masanın üzerinden arabanın anahtarını alarak kapıya yürüdü ve evden çıktı. "Gelmiyor musun?" dedi arabada kendi yerine oturarak.

Wendy küçük bir çocuk gibi kafasını eğdi ve yavaş adımlarla evden çıktı. Suratında ki sevimli köpek bakışını takınmaya devam ederek kollarını göğsünde birleştirdi ve arkasında yaslandı.

"Kemerini tak."

Wendy hiçbir tepki vermeyerek önüne bakıyordu. Brandon'ın az önceki davranışı cidden moralini bozmuştu.

"Wen. Kemerini tak."

Onun bu emredici sesine dayanamayarak kemerini taktı ve Brandon yanında yokmuş gibi davranmaya devam etti.

"Senin neyin var? Kıyafeti mi beğenmedin?" Brandon arabayı çalıştırarak evin bahçesinden çıktı.

Wendy kafası cama dönük olarak Brandon'ın duyamayacağı şekilde konuştu.

"Beğenmeyen ben değilim."

"Efendim, Wendy? Ne dediğini duyamadım. Çocuk tavırlarını bırakıp bana dönersen anlayacağım."

Wendy, Brandon'a döndü. "Çok beğendim diyorum! Lily'nin zevki bayağı hoşmuş!"

"Aslında onları bir sene kadar önce ben almıştım ama Lily genelde dağ evine iki valizle beraber geldiği için giymeye fırsatı olmamıştı. Beğenmene sevindim."

Wendy karanlık caddede giden tek araba oldukları için ürkmüştü. Radyoyu açtı ve camı da aralayarak kendini sakinleştirdi. Gözlerini kapattı ve elini dışarı çıkardı.

Brandon'ın arabayı yavaşlatmasıyla camı kapattı ve geldikleri yere baktı.

Schaster.

"Burası da ne böyle?"

"İçeri girdiğimizde görürsün,"

Arabadan çıktılar ve çok yüksek sesle müzik çalan Schaster'ın merdivenlerinden indiler. Wendy, ortada ki platformun üzerinde oynayan insanları görünce Brandon'a döndü.

Wendy sesten dolayı bağırmak zorunda kalarak, "Bar?" diye sordu. 

Brandon bağırmak yerine, Wendy'yi belinden kavradı ve kendine çekerek kulağına eğildi. "Evet! Schaster'dan çıktığında daha iyi hissedeceksin."

Brandon, elini çekmeden Wendy'yi masalardan birine götürdü. Brandon barmenlerle selamlaşırken Wendy etraftaki insanlara baktı. Deli gibi dans ediyorlardı. Hiç kimsenin üzerinde ki kıyafet birbirine benzemiyordu. Şort-askılı kombine eden de vardı, uzun elbise tercih edende. Brandon'ın elinin dürtmesiyle dikkatini ona verdi.

"Onları inceleme. Sadece eğlenmene bak."

"Burası... Bana fazla uygun değil."

"Wendy, burası herkese uygun bir yer."

Brandon eliyle DJ'ye işaret etti ve dans müziğinin yerine yavaş bir müzik çalmaya başladı. Brandon Wendy'nin elini öptü ve ona gülümsedi. "Benimle dans eder misin, Bayan Gonzalez?"

Wendy gülümsedi ve "Tabi ki de," diyerek Brandon'ın peşinden merdivenlerden çıkarak platformda ki yerini aldı.

Brandon ellerini Wendy'nin belinde birleştirmişti. Wendy ise kollarını Brandon'ın geniş omuzlarına atarak müziğe ayak uydurmaya çalışıyordu. Brandon'ın kokusu her taraftaydı. Parfüm değildi. Wendy her zaman parfüm kokusunu ayırt edebilirdi. Bu onun kendi kokusuydu. Brandon dudaklarını, Wendy'nin kulağına temas ettirerek konuştu. Sesi ilk defa bu kadar huzur verici geliyordu.

"Burası şu an senin için uygun mu?"

Wendy gülümeseyerek parmaklarının ucunda kalktı ve o da kulağına fısıldadı.

"Hemde çok."

Soulजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें