Bölüm İki

8.2K 705 10
                                    

  Nate’in gözleri, yuvalarından fırlayacak gibi oldu. Onun verdiği tepkinin aynısını ben de vermek istiyordum. Elimle alnımı ovdum. Daha sonra bunu kendi isteğimle yaptığımı fark ettim ve derin bir nefes aldım.

  ‘’Ne oldu?’’ diye sordum.

  ‘’Regulus’u nereden biliyorsun?’’ Dehşete düşmüş gibiydi.

  ‘’Bilmiyorum. Bir an, sözler ağzımdan çıktı işte.’’ Başımı sallayıp kendime gelmeye çalıştım. ‘’Regulus kim?’’

  Nate’in bakışlarındaki anlamsızlığı görebiliyordum. ‘’Hiç kimse.’’ Kestirip atmayı seçti. O anda çok sert bir rüzgar çıktı. Ardından karşımızda genç bir kadın belirdi. Kızıl saçları beraberinde getirdiği rüzgarda salınıyordu. Vücudunu saran siyah kıyafetler, tüm hatlarını belli ediyordu. Güzel bir kadındı. Vahşi bakan yeşil gözleri başta olmak üzere her şeyi mükemmeldi.

  Kadın bana doğru yürüdü ve beni baştan aşağı süzdü. Gözleri ürkütücü bir yeşillikteydi. ‘’Büyümün işe yaradığını görmek o kadar güzel ki.’’ Sesinde gereksiz samimiyetten doğan bir iticilik vardı.

   Nate, kadının kolunu tuttu. ‘’Kimsin sen?’’ Kızıl saçlı kadın, onu tutan ele küçümserce baktı.

  ‘’Nathaniel. Seni tanıyorum. Regulus’un sadık hizmetkarı, ha? Beni sana anlatmadı mı? Eski dostu Exael’i?’’

  ‘’Anlatacak kadar önemsemiyormuş seni demek ki?’’ Nate, kadının onu küçümsemesine karşılık gardını almıştı. Onların atışmasını sessizce izliyordum. Ta ki Exael, Nate’e laf yetiştirmekten sıkılıp bana dönene kadar.

  ‘’Lucretia?’’

  Bir süre duraksadım. ‘’Adım Clara.’’

  ‘’Seninle konuşmuyordum, nefilim.’’

  ‘’Ama bana bakıyordun.’’

  ‘’Sana bakıyordum ama Lucretia’yla konuşuyordum.’’

  Kadına kaşlarımı çatarak baktım. Ardından Nate’le göz göze geldik. O da benim gibi anlam veremeyerek bakıyordu.

  Exael tekrar konuştu. ‘’Lucretia?’’

  Bir süre sessizce durduk. Ardından Nate’in ellerini sıktığını gördüm. ‘’Anlaşılan, Lucretia şu an çok meşgul. Onunla konuşmak için randevu almanız gerekiyormuş, Bayan.’’

 Nate’in bu yorumunun üstüne Exael’in bakışları sertleşti. ‘’Büyü, daha fazla güç istiyor.’’

  ‘’Çok yazık,’’ diye mırıldandı Nate.

  ‘’Kapat çeneni, aptal nefilim!’’ Ardından Exael’in bakışları daha da sertleşti ve ellerinden mavi bir ışık huzmesi belirip havaya gitti. Saniyeler sonra kendimizi bir depoda bulduk. Loş bir ışık vardı ama insanın içine garip bir huzursuzluk verecek karanlığı anımsatıyordu.

  ‘’Nathaniel! Exael ile tanışmışsınız.’’ Tok bir erkek sesiydi. Ama sesin sahibini göremiyordum. Exael ve Nate tam önümde duruyor, görüş açımı kapatıyorlardı. ‘’Kız nerede?’’ diye sordu aynı ses.

  Nate, yanıma geldi. Bakışları keskindi ama tuhaf bir sırıtış vardı. Açıkçası tedirgin olmasını bekliyordum. ‘’Nate?’’ dedim. ‘’Neredeyiz? Şehir’de olmalıydık.’’

  ‘’Burası da bizim Şehir’imiz, tatlım.’’ dedi.

   Exael, tiz kahkahasını bastırma gereği duymadı. ‘’Şehir mi?’’

  ‘’Üzgünüm, yabancı.’’ Nate, bana oyuncakmışım gibi bakıyordu. Ve sesi hiç de üzgün gibi değildi.

  ‘’Beni kandırdın mı? Kimsin sen?’’

  Exael ve Nate önümden çekildi. O sırada az önceki sesin sahibini gördüm. Kısa, ve koyu renk saçları vardı. Gözleri ile saçları aynı tondaydı. Kirli sakalı, ona garip bir sertlik katıyordu. Otuzlu yaşlarındaydı ve iri bir vücudu vardı. Nereden bilmiyordum ama bana tanıdık geliyordu. Beni görünce bakışları yumuşadı ve şaşkın bir gülümsemeyle tam karşımda durdu.

  ‘’Lucretia?’’

Kayıp Kanatlar: UyanışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin